KENDİNE ALLAH'IN İSTEDİĞİ GİBİ BAK
Sevgili sen,
Bir kitabı dost bilip ona sıkıca sarılmanın verdiği derin hazzı ve ruhunu bulutlara çıkaran o huzuru sana saatlerce anlatmak isterdim. Sana da böyle oluyor mu? Yani çok sevdiğin bir şeyi sahiplenip, hiç yorulmadan, -yorulsan dahi umursamadan- sabahlara kadar anlatıp haykırma isteğinden bahsediyorum.
Bu bende neden bu kadar çok oluyor bilmiyorum ama bu hissi seviyorum.
Benimsemeyi, ona sarılmayı, üzüldüğümde sayfalarını karıştırıp kokusunu içime çekmeyi ve göz gezdirdiğim satırlarda kalbimi -muhakkak- rahatlatacak cümleleri bulmayı, daha sonra o cümleleri gün içerisinde defalarca tekrarlamayı, -hayır burada unutmaktan korkmuyorum, biliyorum unutursam cümleler bana fısıldar-, soğan doğrarken gözlerimden akan yaşlara o cümleleri sıkıştırıp dudaklarıma değdiği an tadına bakmayı, sıkıldığımda kendimi balkona atıp defalarca gökyüzünün güzelliğinde tıkanan nefesimi o cümlelerle açmaya çalıştığımı...
Bunları sana sabaha kadar delicesine anlatmak istiyorum.
Bence herkesin bu dünyada kendine dost bildiği, okumaktan bıkmadığı, bir gün okumazsa uzun yıllardır ayrı kalmış gibi elem ve hasret çektiği kitabı olmalı.
Sahi senin var mı?
İşte tüm bunları sana nasıl anlatabileceğimi düşünürken, şuan, -evet, evet- tam şuan karşımda duran pembe ciltli o kitaba takıldı gözlerim. Onunla buluşmalarımız odamın köşesinde duran kırmızı koltukta oluyor hep. Raftan aldığım gibi göğsüme bastırıp defalarca sayfa kokularını içime çektim ve koltuğa oturup, ''çok özledim seni, halbuki daha ayrılalı birkaç saat olmuştu.'' dediğimde, kendini açtı, sayfaları çevirdi ve bir cümle ile cevap verdi bana.
''Kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.'' Rad Sûresi.
Ve sevgili ben,
Yıllardır aç, susuz, yalın ayak yürüyormuşsun gibi -şimdi ölsem diye beklediğin ama asla ölmediğin- yürümekten bitap düştüğün, -bu yolun sonu yok mu, daha nereye kadar böyle dayanabilirim?- dediğin anları bir hatırlasana.
Hatırladın değil mi?
Hani dertlerin derya gibi olup üzerine akın ettiği, geceler boyu seni ağlatan, hiç bitmeyecekmiş gibi sıkıntılarının devam ettiği nice zamanların oldu. Öyle değil mi?
Oldu... Evet. Hepsi oldu.
Üzüldün, kırıldın, ihanete uğradın, acılar çektin, güvenin sarsıldı, korktun, ağladın, dayanamadın... Bir sürü kötü şeyler yaşadın ama bak hepsi geride kaldı.
Evet her son yeni bir duyguya gebedir. Bugün biten şeylerin yerine yenisi eklenecek ama hiçbir şey sonsuza kadar sürmeyecek. Eğer her gün geceyi yaşasaydık ne olurdu bir düşünsene. Her gün karanlığın içinde kalacaktık, gözlerimiz renkleri ayrıntısıyla seçemeyecekti, ruhumuz aydınlanamayacaktı, dışarıda gezmeye çıksan bir yere takılıp düşecektin... Kısacası gündüz gibi bir nimetin tadına varamayacaktın.
Ama Rabbimiz o kadar güzel yaratmış ki her şeyi...
Her şey de bir ölçü, nizam ve uyum var.
İşte her gecenin de bir sabahı var.
Bugün varsın sevgili kendim, bugün yaşıyorsun, bugün nefes alıyorsun, bugün sağlıklısın... Evet bugünün içinde dahi nice sıkıntılı şeyler yaşayıp imtihan oluyorsun ama unutma Rabbin var!
Ve Rabbin seni senden daha çok sevip düşünüyor.
Şimdi gözlerini kapat, derin bir nefes al ve her şeyin geçtiğini düşün. Bir gün güzel şeyler seni de bulacak. Dertlerin sonsuza kadar sürmeyecek. Allah sana öyle güzel kapılar açacak, öyle güzel mükâfatlar verecek ki, sen dahi şaşıracaksın. Yeter ki sen Allah'a güven ve hiç şaşma.
Ve unutma.
Neyi mi?
Nerden gelip, nereye gideceğini.
Ömrünün son demleridir belki de, kendine Allah'ın istediği gibi bak.
Tuğçe Çakır