ŞÜKRETSENE KARDEŞİM

 

Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, aldığımız her nefeste bir imtihanla karşı karşıyayız. Biri bitiyor, diğeri başlıyor. Ölüm bizi bulana dek ne imtihan, ne de sıkıntılar bitmeyecek. Bunu kabullenmek ve teslim olmak lazım Allah'a. Bu dünyada rahat yok, burası dinlenme tesisi ya da tatil köyü değil. Burası ekip biçme yeri, dert yeri, hastalık yeri. Ağlayıp sızlanma yeri, üzülme yeri...

Burada kalıcı bir mutluluk ya da huzur beklememek gerek. İmtihanımızın karşılığını alacağımızı biliyoruz ve bunun sıkı bilincinde olmak gerek.

 Bazı insanlar tanıyorum, görüyorum... Saçı yağmurda ıslandı diye ortalığı velveleye veriyor. Sen saçın olduğuna şükretsene güzel kardeşim... Kemoterapi görüp saçları avuç içlerine düşen nice insanlar var.

Şu mobilya bende neden yok diye eşinin başının etini yiyenler var. Şükretsene kardeşim, bak yatacak yerin var. Aç değilsin, açıkta değilsin... Bir ayakkabı bağcığını bağlayabiliyor musun? Evet ise, otur gene şükret. Hem de milyonlarca kez...

Ellerinle yemek yiyebiliyor musun? Şükret...

Yaşadığın her anın bilincinde ol. Ufak şeylere takılıp sızlanma, isyan etme. Rabbin kırılır yoksa. Senden aşağı durumda olanlara bak hep, hasta olanlara bak, evsiz olanlara bak. Kötü durumda olanlara bak ki, şükrün artsın. Şükreden kul da mı olmayayım diyen peygamberini hatırla. (s.a.v)

Boğazını düğüm düğüm eden ölümü çok hatırla. Var gücünle şu fani dünyadaki süreni tamamlamayı bekleyene kadar güzel işlerle uğraş. Yetim sevindir, insan sevindir, birilerine yardım et, mutlu et, iyilikler yap.

Özür dile...

Sev, sevil.

Gülümse... Ama içten gülümse!

Bir çocuğun kalbi gibi gülümse, hal ve hareketlerin çocuklar gibi masum olsun. Düşmanına dahi kin besleme. Göreceksin ki; en zengin, en mutlu insan sensin. Hem ahiret var unutma.

Asıl mutluluk, hem de sonsuz mutluluk orada. Rabbin orada.

Bekliyor seni...

Şükrünle, sabrınla, tevekkülünle, kulluğun ile bekliyor seni.

Sen sadece kaderine razı ol ve şükret...