تمت اضافة السلعة إلى سلتكم

X
اذهب الى السلة
أكمل عملية الشراء

07

تموز'20
Dön Arkana İyi Bak




 ''Yağ satarım, bal satarım,
Ustam ölmüş, ben satarım.
Ustamın kürkü sarıdır, satsam on beş liradır.
Zam bak, zum bak,
Dön arkana iyi bak...''
Diye oyunlar oynardık okulun bahçesinde, mavi önlüğümün etekleri yerleri süpürürdü. Arkamıza mendil atılacak diye tedirginlikle bekler dururduk. O mendil arkana geldiyse bilirdin ki, arkana bakacaksın ve mendili sana atanı yakalamaya çalışacaksın...
Küçük ayaklarımla toz içinde koşar dururdum, sanki yetişmem gereken bir şey varmış gibi; büyük bir ciddiyetle yakalamaya çalışırdım. Ter içinde kalırdım, saçlarımdaki toka yere düşerdi ama yine de umursamadan koşardım. Bazen yakalayamazdım ve oturur ağlardım... Şimdi düşünüyorum da, yetiştiğim, tutunamadığım, yarıştığım ve hep koştuğum şey neydi?
Hayatın neresine koşuyor, ne için ağlıyordum?
Bendeki bu hırsın baş kahramanını aramak ve onu uzun süre kovalamak istedim. Fakat bunu ilkokul çağındaki yaşımda nereden düşünecektim? Şimdi düşünüyorum öyleyse; şimdi varım.
Şimdi diyorum ki, acaba hırsımın hangi yönünü kullanıyorum bu hayatta? Bana zarar veren, kötülüğümü isteyen mi? Yoksa bana yararı olan, iyiliğimi isteyen mi?
Koştuğun şey hayır değilse, ne ararsın bu cihanda derler adama. Götürür seni bir hiç gibi uçuruma. Koşacaksan hayır için, iyilik için koş derim kendime...  Önce bir kendime bakarım, aynayı kendime tutarım da; ne varmış, ne yokmuş suretimde görmek isterim. Gözlerimdeki hareler ne anlatıyor bana; içimin güzelliği mi vurmuş yüzüme, kötülüğü mü dolanmış boylu boyunca tenime? Baktığım şey bir suretten ibaretse, dışıma yanıldıysam vay halime. İçimi görüp, deştiysem kalbimi, bulduysam kusurlarımı ve af dilediysem bir olandan, ne âlâ halime.

Beni bırakın dostlar; bir ağacın gövdesine, bir kuşun kanadına, bir denize... Atın beni. Terk edin ruhumun mabedini. Kirletmeyin daha fazla gül kokulu cennetimi. Ben ki zaten kâh topallayarak, kâh sürüklenerek geldim ve gidiyorum bu yolda. Ben ki zaten bir acizim, bir faniyim, düşerim, kalkarım. Dizimdeki yaraları neyden sanarsınız siz? Günahlarım omzuma öyle bir çöker ki, dizlerim titrer, kaldıramam yükümü. Düşerim her defasında. Sonra bir daha kalkarım uzaklardan gelen gül kokusunu duyunca. Bir ses işitirim gönlümün derinliklerinden. 'Kalk! Durma! Bu yol çile yoludur. Allah de ve kalk!'
Yaralı dizlerim her defasında yeni bir yaraya gebe kalır, kanar, sonra kabuk bağlar ama hiç pes etmez. Varsın yara bere olsun her yerim, yeter ki kalbim yaralanmasın. Ah... Feryadım içimdeki bana sığmayan aşktan. Faniyim, fani olanı istemem diyen gönlümün kanat seslerini işitiyorum. Uçur bizi diyorlar, uçur en uzaklara, uçur Allah'ın cemaline, uçur Resulullah'a...
Günahkar, boynu, beli bükülmüş bir acizim. İçimde bir aşk var, beni besleyen. Bir lütuf doğuyor karanlık gecelerime, beni en sevgilime götüren. Götürün beni... Beni ne getirir sana ey sevgilim?
Kuşlar mı, çiçekler mi, bulutlar mı, melekler mi, cinler mi... Ne getirir yorgun kalbimi sana? Hz. Yusuf'un kuyusu mu, Hz.Musa'nın asası mı, Hz. Süleyman'ı bir rüzgar gibi taşıyan cinleri mi? Herkes sana gelirken, beni sana ne getirir? Benim günahlarımdan başka bir şeyim yokken, getirirler mi beni? Yaralıyım ben. Sana ulaşamadığım her an yaralıyım. Yalvarırım sevgilim, yalvarırım kurban olduğum mevlam, beni sana çağır... Beni sana getir. Uzakları yakın kıl. Virane gönlüme su serp... Hz.Yakup'un gözleri nasıl açıldı ise, benim de bir gömlek vesilesi ile, gönül gözümü aç...
Aç ki sana geleyim.
Asırlar geçsin mühim değil, ben beklerim...
Seni beklemekten başka güzel olan ne vardır ki?
Senden başka güzel olan ne vardır ki?
Ben ki görmediğim cemaline tutulmuşum, ben ki sana hasretten zayıflamışım, ben ki düşe kalka hâlâ seni istiyorken...
Beni senden kovma. Gidecek başka kimsem yok...
Sarıl bana Rabbim. Tüm rahmetinle sarıl...

Tuğçe Çakır



 






كلمات البحث: Dön Arkana İyi Bak