تمت اضافة السلعة إلى سلتكم

X
اذهب الى السلة
أكمل عملية الشراء

22

أيلول'20
Peygamberimize Mektup

Ellerim.. Uzun zamandır kalem tutmamış ellerimle yazıyorum satırlarımı.

-Günlük-
Salı günü- saat; 00:25
Hayat değişiyor, zaman su gibi akıp gidiyor. Ne zaman öleceğim meçhul.. İçimde Allah'a karşı tam anlamlandıramadığım, kelimelerin dahi yetemeyeceği bir aşk.. Gece gündüz beynimi ele geçiren yüreğimi sarsan bir aşk.. Yarattıklarını düşünüyorum. Her an sağımızda ve solumuzda bulunan o melekleri.. Görmeden iman ettiğim ama her daim yanımda hissettiğim o müthiş varlıkları. Onları kendime arkadaş edindim, onlarla konuşuyorum. İçimden, tüm benliğimle inanarak. Dünya neydi ? Amacımız neydi ? Bizi yoktan var eden Rabbimizi tanımak, bilmek ve ona itaat etmekti. Benliğinden dahi arınarak, kendinden bile vazgeçerek O'nun karşısında hiçliğini ilan etmekti. Biliyorum bu zordu.. Ama ben Erva'yım. Zoru isteyen, başarmak için çırpınan Erva'yım. Kaç kadeh daha içmeliyim aşk şarabından ? Kaç kilometre yol daha adım atmalı bu ayaklarım ? O'na kavuşmak için daha ne kadar zaman lazım ? Kavuşmak demişken; aşıklar ne zaman kavuştum dese, kavuşamazlar. Çünkü yaklaştıkça aşk onları daha da yakar.. Ateşiyle, çember gibi kaplar etrafını ve o aşık yandıkça daha çok yanmak ister. Bu yüzdendir seher vaktinde aşıkların gözyaşlarıyla seccadelerini ıslatması. ''Kavuştur artık ! Bu yüreğimi kasıp kavuran hasretine bir son ver. Ya beni kurtar benden, ya hiç eyle beni sende.''
Böyledir aşıklar..
İstiyorum Ey Rabbim ! Beni sana yaklaştıracak, tutup ellerimden beni sana getirecek bir yoldaş arıyorum kendime. Gözümü kapattığım an, ona koşulsuzca güvenebileceğim ahiret arkadaşımı arıyorum. Sensin Rahman isminle kalpleri birbirini ısındıran.. Sensin, yüreklerimize nurunu saçan..
Beni sana getirecek bir aşk gerek bana ! Rüyalarımda bana çağıran o sesin sahibini arıyorum ben. Biliyorum ki, sen çağırıyorsun bana Mevla'm ! Sen, onunla çağırıyorsun. Beni çağırıyorsun.. Geleceğim sana, tüm benliğimle, kalbimle. Niyaz makamında sana yalvarıyorum ey gerçek aşkın sahibi.. Güzel isimlerin efendisi.. Sultanım.. Niyazımı kabul buyur. Bana bir yoldaş gerek, onda seni bulacağım. Sırlara karışacağım bir yoldaş.. Gönlümde ki kıvılcımları tutuşturacak bir dost, belki bir arkadaş..
Hissediyorum Allah'ım.. Uzun zamandır eline kalemi almayan Erva'nın satırları bunlar. Yazmama neden olan o hissi arıyorum ben. Sana teslimim..
Yusuf'u kuyudan çıkaran o aşkın peşindeyim ben. Musa'nın diline kolaylık veren, denizleri bir asasıyla yarıp içinden geçmesine neden olan o aşkı arıyorum ben..
Az kaldı değil mi Rabbim ? Sırlarımda ki perdelerin kalkmasına çok az kaldı..
Bekliyorum.. Belki asırlar geçecek.. Ama ben bekliyorum..


-Mektup-
Esselamu Aleyke Ya ResulAllah !
Allah'ın selamı,rahmeti,mağfireti senin ve tüm Ümmed-i Muhammed'in üzerine olsun ey kâinatın efendisi...
Şimdi sana bu satırları yazarken, ellerimin titreyişini görseydin tebessüm ederdin bana eminim ki.. Kalp atışımın hızlandığını hissetseydin, o mübarek elini göğsümün üzerine koyar sükunet verirdin çırpınan yüreğime... Ellerim titriyor peygamberim.. Küçükken yazı yazma yarışmalarında en güzel yazıyı yazan ben; şu an titreyen ellerimden dolayı harfleri kâğıda sere serpe serpiştiriyorum. Yazdığım her harf, yanındaki diğer harflere vuruyor. Sanki bir deniz kıyısına vuran balığın çırpınışları gibi... Balık suya ne kadar muhtaç ise, ben de senin sevgine o kadar muhtacım işte. Titreyen ellerimi azarlamak istiyorum şuan  sırf güzel yazsın diye. Sana layık olamayan küçük bir kız çocuğunun yazısını okuyor olacaksın. Okuyor olacaksın diyorum, çünkü biliyorum ki Mevla'm sana bu yazdıklarımı hissettirecek ve görmeni sağlayacak... Hatta şuan yanımda olduğunu hissediyorum. Sağ yanım ürperdi. Belki de omzuma dokunmuş ve bana medet vermişsindir...
Kendimi senin karşında küçük bir kız çocuğu gibi hissediyorum. Belki de, Hz. Fatıma olmak istiyorumdur senin yanında. Onun başını okşadığın gibi benim başımı okşamanı istiyorumdur, ya da onu omuzlarına alıp Mekke sokaklarında dolaştırırken, ben de o yaşlarda olmak ve senin omuzlarında dolaşmak istiyorumdur.
Senden hem baba sevgisi, hem peygamber sevgisi almak istiyorum ben. Sana layık olamadığımı bildiğim halde, sana kavuşma arzusuyla yanıp tutuşan bir ben var içimde... Değil mi ki, seven sevdiğiyle beraber olacaktır dedin.. Değil mi ki, ben seni seviyor isem, sen de beni seversin..
Biliyor musun peygamberim. Henüz senin huzuruna gelebilme fırsatım olmadı, henüz o kutsal topraklara davet edilmedim ama hep şu minik kalbimdesin. Rüyalarımdasın...
Rüyalarımda seninleyim ben, Mescid'i  Nebevi de kollarımı iki yana açmış şekilde koşuyorum sana doğru. Yeşil kubben çarpıyor gözüme doğru, yeşilin en güzel tonu senin kubbenmiş... Gördüğüm gibi ağlıyorum, koşuyorum ama uzanamıyorum sana. Bir ışık demeti üzerime doğru geliyor, gözlerimi kamaştıran... Ardından seni görüyorum, yüzünü her ne kadar tam göremesem de seni görüyorum işte. Beyazlar içindeydin, o kadar parlıyordun ki tenini dahi göremiyordum. Sadece nurlar içindeydin... Ama öyle bir güzeldin ki... Seni görünce hıçkırarak ağlamaya başladığımı hatırlıyorum. Ardından sana doğru bir adım atıp yanına gelmek istedim ama yüzlerini dahi göremediğim iki varlık yanımda belirip önümde durdular. İzin vermediler sana doğru gelmeme.
Ağladım... Çok ağladım.. Sen oradaydın ve ben sana dokunamıyordum. Yüzlerini bilmediğim o varlıklara yalvarır gözlerle bakarken, senin sesini duydum.. ''Bırakın, gelsin.. '' dedin..
Önümde duran varlıklar yana doğru çekilirken, nurun üzerime doğru daha çok yayıldı.. Ardından misk kokuları doldu burnuma.. Öyle güzel kokuyordun ki, bayılacağım sandım bir ara. Sonra kollarını iki yana açarak bana doğru ''gel.. '' dedin. Sesin.. Sesin o kadar büyüleyiciydi ki, ses tonunu dahi tasvir edemeyecek kadar anlamsızlıklarla doluydum.. Tasvir edemiyordum çünkü; o mana da kaybolmuştum. Sende, senin sesinde, nurunda kendimi kaybetmiştim..
Titreyen bedenimle utanarak adımlarımı sana doğru attım. Tıpkı bir bebeğin ilk adımları gibiydi, ürkek ve heyecanlı... İçimdeki aşkla ve haya duygusuyla yanına ulaştığımda kollarını bana daha çok açtın. İşte o an koşarak sana sımsıkı sarıldım.. Kolların beni sararken, içime nurun dolduğunu hissettim. Kalbim siyahlığından arınarak beyazlara bürünmüştü sanki.. O kokun, o sesin, o heybetin, o sevgin, merhametin, şefkatin.. Sana dair ne varsa onların hepsini bir kez bana sarılmanla hissettim..
Orada kalmak istedim. Senin kollarında.. Ömrümün sonuna dek.. Hiç ayrılmak istemedim.. Aklıma o an Hz.Fatıma geldi.. Ne şanslıydı senin gibi bir babası olduğu için.. Belki benim babam değildin ama peygamberimdin ! Baba gibiydin bana da.. Ben öyle hissetmiştim. Annesizliğime şefkatle yaklaşıp onun yokluğunu dahi hissettiremeyecek kadar sevgiyle kucaklamıştın beni. Bırakmanı istemedim.. Ama sen kollarını usulca benden çekerken, göz pınarlarıma biriken yaşları utanmadan akıttım.. Mübarek ellerin gözyaşlarımla ıslanırken, tenine damlayan gözyaşlarımın dahi nurlandığını fark ettim.. Sen ne güzel bir zat'sın öyle..
Sonra başımı kaldırıp sana baktım, elini bana doğru uzatıp avucunun içerisindeki şeyi uzattın.. Baktığım da anahtar olduğunu gördüm, anahtar dahi parlıyordu. Nurun, her yere yayılıyordu.. Ne olduğunu anlamasam da o anahtarın elimi uzatıp mübarek avucunun içinden almaya yeltendiğim sırada, anahtar bir volkanik patlamayı andıran görüntü gibi ışıklar arasında avucuma döküldü.. Anahtar tutan elim nurlara bürünmüştü.. Sana bu anahtarın ne olduğunu sormak istediğim vakit, ışıklar içinde kayboldun...
Seni anlatabilmem mümkün değildi, ben de seninle ilgili hayallerimi ve rüyalarımı sana anlattım.
Ve ben biliyorum ki, bu mektubum bir şekilde sana ulaşacak.. Ve sen ahiret günü, o hayalini kurduğum tebessümün ve şefkatinle bana kucak açıp tıpkı Hz.Fatıma gibi seveceksin.. Seni sevmeyi nasip edeni seviyorum. Seni sevdiğim için, insanlığı daha çok seviyorum. O'nunla seni bulduğum ve tanıdığım için seni seviyorum.
Ve o gün geldiğinde.. Allah'ın izni ile Kevser Havuzunun başında seni bekliyor olacağım. Dünyada iken ellerimle veremediğim bu mektubumu sana bizzat ellerimle verip, o mübarek ellerinden kana kana su içeceğim. Ve sen.. Yine mübarek ellerinle saçlarımı okşayıp bana Allah'ın ne kadar güzel olduğunu anlatacaksın.
Çünkü biliyorum ki, Rabbimiz çok merhametli.. Ve bir saniye dahi olsa, tüm hayallerimi gerçekleştirecektir.. İnşallah.
Mektubuma burada son verirken, tüm kusurlarım için önce Rabbimden, sonra da senden af dilerim.. Seni çok seviyorum gönüllerin efendisi...


 






كلمات البحث: Peygamberimize Mektup