تمت اضافة السلعة إلى سلتكم

X
اذهب الى السلة
أكمل عملية الشراء

11

آب'14
Çocuğunuzu Güneşten Koruyup Ateşe Atmayın!
 
 
Peygamberimiz(asm), bir gün ashabıyla birlikteyken, “Bu anne sevgiyle öpüp kokladığı şu yavrusunu ateşe atar mı hiç?" diye soruyor. Ardından da "hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ kullarına karşı annenin yavrusuna olan şefkatinden çok daha şefkatli ve merhametlidir” diye ekliyor.
 
Bir anne yavrusunu dünyada ateşe atabilir mi? Atamaz kuşkusuz… Annenin, çocuğuna hissettiği şefkat ve merhamet buna engel olur. Ancak birçok anne çocuğunu adeta ahiret ateşine atar gibi davranıyor.
 
Çocuğuna Allah’ı tanıtmıyor, ona Allah sevgisini öğretmiyor. "Daha küçük, ileride nasılsa öğrenir" diye düşünerek Allah’ın yasakladığı davranışlarda bulunmasına ses çıkarmıyor. Zaman ilerledikçe çocuk, çevresinden aldığı yüzlerce telkin nedeniyle gördüğü her şeye alışkanlık gözüyle bakıyor, yaratılışın delillerini göremiyor. Allah’a ve yaratmasına karşı duyarsız ve ilgisiz bir insan haline geliyor.
 
Oysa Allah inancı çocuklara küçük yaşlarda öğretilmeli. Dinin özü güzel ahlâktır ve Allah’ın beğendiği üstün ahlâk özellikleri çocukluk döneminde şekillenmeye başlar. Çocuğun büyüme döneminde en önemli örnekler, anne - babası ve onların davranış biçimleridir. Anne baba, çocuğunu yalnızca bedensel değil, ruhsal yönden yetiştirmekle de sorumludur.
 
 
Çocuğa öncelikle Allah’ın büyüklüğü, kendisinin, tüm canlılığın ve kâinatın yaratıcısının Allah olduğu anlatılmalı. Çocuk, çevresini saran yaratılış gerçekleri karşısında tesadüflerle hiçbir şeyin meydana gelemeyeceği ve bu muhteşem düzenin bir sahibi olduğu gerçeğine ulaşabilir. Evreni saran mucizevi güzellikler üzerinde bilgi sahibi olması, çocuğun bu apaçık gerçeği fark etmesini sağlar. Bu anlayışa sahip olan çocuklara, Kur’an ahlakının ve dinin anlatılması daha da kolaylaşacaktır.
 
Kapsamı oldukça geniş olan din eğitimi konusunda bizler için en güzel örnek, Peygamberimiz(sav)'dir. Şefkat, merhamet ve acıma duyguları Kur’an penceresinden bakarak ve O'nun gibi Kur'an ahlakını yaşayarak olumlu yönlenir.
 
"Merhamet etmeyene merhamet olunmaz" buyuran Peygamberimiz(asm), merhamet duygusunun en açık görüldüğü yerin, çocuk sevgisinde ve onlara gösterilen şefkatte olduğunu belirtiyor. Öyle ki; "Yâ Resulullah, siz çocukları öper misiniz? Biz onları öpmeyiz" diyen Bedevî'ye, "Allah senin kalbinden merhamet duygusunu almışsa ben ne yapabilirim?" buyuruyor.
 
 
 
 
 
 
 
 
Ebû Hüreyre’den nakille, Peygamberimizin huzuruna gelen ve sürekli kucağındaki çocuğu seven kişiye. "Sen buna nasıl şefkat gösteriyorsan, Allah da senin şefkatinden daha çok şefkat eder” diyor Peygamber Efendimiz(asm)...
 
Yanında yetişen Enes, Hz. Peygamberin kendisine nasıl merhametli davrandığını şöyle anlatıyor:
 
“Allah Resulü’ne 9–10 yıl hizmet ettim. Bir kere bana “Öf!” demedi. Yaptığım bir iş hakkında hiçbir zaman “Niçin böyle yaptın?”, yapmadığım iş hakkında ise “Şöyle yapsaydın ya!” ya da “Beceremedin, ne kötü yaptın!” dediğini duymadım. On yıl boyunca bir kere zorlanacağım bir iş vermedi. Bir işi beceremeyip zayi ettiğimde bana kızmadı, beni kınamadı. Hatta ailesinden biri bir konuda beni kınamak istediğinde onları engelleyerek: “Onu bırakın! Eğer öyle yapması takdir edilseydi mutlaka yapardı” buyururdu.
 
Çocuklara din, katı bir üslup ile anlatılmamalı. Kur’an ve sünnet çizgisi dışında, çocuğa “oturma, bakma, yapma!” emirleriyle dini eğitim vermeye çalışmak, merhametsizce baskı ve şiddet uygulamak konuyu açmaza götürür. Şiddet işe yarayan bir unsur olsaydı Hz. Nuh(as), peygamber olduğu halde kendisine inanmayan ve Allah’a iman etmeyen oğluna uygulardı.
 
Çocuk imanlı yetiştirildiğinde, bu onun tüm hayatını mutlu ve huzur içinde yaşamasına vesile olacaktır. Çocuğu Allah’tan ve imandan uzak yetiştirmek, onu dünyada ve ahirette zarara uğratır. O halde çocuklarımızı yalnızca dünyadaki ateşe karşı merhamet kanatlarıyla sarıp, korumakla yetinmeyelim. Onları sonsuz ahiret ateşinden koruyup sakındıralım...
 
“Bir kimse, çocuklarını Cehennem’in ebedî ateşinde yanmaya bırakıyorsa, güneşin sıcaklığından korumasında hiç bir hikmet yoktur.” (Siret Ansiklopedisi)