تمت اضافة السلعة إلى سلتكم

X
اذهب الى السلة
أكمل عملية الشراء

15

آب'15
İhsan Allah'ı görüyor gibi ibadet etmektir

 

 

 

İhsan, genel olarak iyilik ve lutufta bulunmak, bir işi en güzel şekilde yapmak, Allah'a ihlâsla kulluk etmek anlamlarında kullanılan bir terimdir.
 
Sözlükte "güzel olmak" mânasına gelen hüsn kökünden türetilmiş bir masdar olup genel olarak "başkasına iyilik etmek" ve "yaptığı işi güzel yapmak" şeklinde kısmen farklı iki anlamda kullanılmaktadır. İhsanda bulunan kişiye muhsin denir. Bir insanın gerçekleştirdiği işin ihsan seviyesine ulaşabilmesi için hem neyi nasıl yapması icap ettiğini iyi bilmesi hem de bu bilgisini en güzel biçimde eyleme dönüştürmesi gerekir.
 
Hz. Ali. "İnsanlar işlerini ihsanla yapmalarına göre değer kazanır" derken bunu kastetmiştir.
 
Allah'ın yarattığı her şeyi ihsanla yarattığını bildiren âyette de (Secde 32/7) ihsan kavramı bu anlamdadır.
 
Ahlâk literatüründe ihsan genellikle, "iyiliklerde farz olan asgari ölçünün ötesine geçip isteyerek ve severek daha fazlasını yapmak" mânasında kullanılır. Râgıb el-İsfahânî'nin diğer İslâm âlimlerince de paylaşılan düşüncesine göre ihsan adaletin üstünde bir derecedir; adalet borcunu vermek, alacağını almak, ihsan ise üstüne düşenden daha fazlasını vermek, alması gerekenden daha azını almaktır. Bundan dolayı adaleti gözetmek vacip, ihsanı gözetmek mendup ve müstehaptır. (Müredât, "hsn", "adl" md.)
 
Kur'ân-ı Kerîm'de ihsan kavramı hem Allah'a hem de insanlara nisbet edilerek yetmişi aşkın âyette masdar, fiil ve isim şeklinde geçmekte, bu âyetlerin bir kısmında "başkasına iyilik etmek", bir kısmında "yaptığı işi güzel yapmak" mânasında, çoğunda ise herhangi bir belirlemeye gidilmeden mutlak anlamda kullanılmıştır. (bk. M. F. Abdülbâki, el-Muccem, "hsn" md.)
 
Hadislerde de aynı kullanımlara geniş olarak rastlanmaktadır. (bk. Wensinck, el-Mu'cem, "hsn" md.)
 
Her iki kaynakta ihsan kelimesi, Allah'a nisbet edildiğinde, "O yarattığı her şeyi en güzel yapmıştır, (Secde 32/7) O sizi şekillendirdi ve şeklinizi güzel yaptı (Tegâbün 64/3) mealindeki âyetlerde olduğu gibi Allah'ın kusursuz yaratıcılığını veya "Allah sana ihsan ettiği gibi sen de ihsanda bulun" (Kasas 28/77) "Allah ona rızık ihsan etti" (Talâk 65/11)) örneklerinde görüldüğü üzere O'nun kullarına lütufkârlığını, cömertliğini ifade eder.
 
Ancak Hz. Peygamber'in (asm). "Allahım! Yaratılışımı güzel yaptığın gibi ahlâkımı da güzel yap" duasında (Müsned, 1,403) olduğu gibi özellikle Allah için kullanıldığında bu iki anlam arasında kesin bir farktan söz edilemez. Çünkü Allah'ın fiillerinin güzelliği ve mükemmelliği aynı zamanda O'nun lütufkârlığıdır.
 
Müminler, gerek evrende gerekse insanda gördükleri bütün güzellikleri, nimetleri, hatta bütünüyle varlığı ilâhî varlığın ve güzelliğin tecellileri olarak kabul ettikleri için kişinin ontolojik bakımdan gerçek varlık olarak Allah'ı tanımaları gerektiği gibi ahlâkî yönden de yalnız O'na kul olmaları, her durumda hakiki nimet, ihsan ve lütuf sahibi olarak sadece O'nu tanıyıp bütün ruhuyla O'na yönelmeleri ve O'nu sevmeleri, diğer bütün şeyleri de O'ndan dolayı sevmeleri gerekir.
 
İnsana nisbet edildiği âyet ve hadislerde ihsan kavramı iki bağlamda kullanılır,
 
a) "Yaptığını güzel yapmak" şeklinde özetlenen anlamına uygun olarak kulun Allah'a karşı hissettiği derin saygı, bağlılık ve itaat ruhunu ve bu ruh halinin ürünü olan iyi davranışları kapsar. Hz. Peygamber'in (asm) "Cibril hadisi" diye bilinen hadiste geçen, "İhsan Allah'ı görür gibi ibadet etmendir; çünkü sen O'nu görmesen de O seni görmektedir" şeklindeki açıklaması (Buhârî, İman 1) ihlâs terimiyle de ifade edilen bu bağlamdaki ihsanın en güzel tanımı kabul edilmiş ve üzerinde önemle durulmuştur.
 
Hz. Peygamberin (asm), İhsanı tarif ederken, "Allah'ı görüyormuşsun gibi Allah'a ibadet etmendir" demesi, mümini ibadet sırasında manevî âlemlere yüceltmek içindir. Her şeklin bir de gerçeği vardır. Namaz da bir şekildir. O şeklin içindeki gerçek ihsandır. İbadeti kuru bir şekil ve beden hareketleri olarak değil, Allah'ın huzurunda bulunduğunu bilerek ve düşünerek yapmak gerekir. İbadetin asıl hedefi Allah'u Teâlâ ile bu mânevi diyalogu kurmak ve bunu ibadet süresince devam ettirmektir.
 
 
b) İhsan, hilim erdeminden kaynaklanan bir anlayışla kişinin başta annesi ve babası olmak üzere diğer insanlar karşısındaki sevgiye dayalı özverili tutumunu ifade eder. Nitekim çeşitli âyetlerde "muhsinler" olarak anılan müminlerin hilim ruhunu yansıtan bazı seçkin özellikleri üzerinde durulmuş ve bu suretle ihsan kavramının içeriğine giren erdemlere de işaret edilmiştir. Bunlardan bazıları şunlardır:
 
Öfkeye hâkim olma, affetme, hoşgörü, sabır (Âi-i İmrân 3/134-135; Mâide 5/13; Hûd 11/115; Yûsuf 12/90);
 
İşlerde aşırılıktan sakınma, kararlılık ve cesaret (Âl-i İmrân 3/147-148);
 
tokgözlülük ve cömertlik (Bakara 2/236; Âl-i İmrân 3/134).
 
"Muhakkak ki Allah adaleti ve ihsanı emreder ..." ifadesiyle başlayan âyet (Nahl 16/90) münasebetiyle tefsir kitaplarının yanında ahlâk ve tasavvuf kitaplarında da ihsan kavramı üzerinde durulmuştur. Taberî bu âyetteki adaleti "kelime-i tevhid", ihsanı ise "Allah'ın emir ve yasaklarına uyma, zorluklara katlanma hususunda gösterilen sabır" şeklinde sınırlayan görüşü tercih eder görünmekle birlikte (Câmi'u'l-beyân, ilgili ayetin tefsiri), onun da kaydettiği gibi bu âyetin iyilik ve kötülük konusunda Kur'an'ın en kapsamlı âyeti olduğu yönündeki görüş, ilk dönemlerden itibaren birçok âlim tarafından benimsenmiştir.