Sahabe efendilerimizden Usame b.Zeyd radıyallahu anh’in naklettiğine göre;
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Dihye’tül- Kelbi’nin kendisine hediye ettiği Mısır kumaşlarından sık dokunmuş bir elbiseyi bana giydirdi, ben de onu hanımıma giydirdim. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem daha sonra bana sordu :
“Ne oldu Mısır’dan gelen elbiseyi giymiyorsun?” Dedim ki, “Ey Allah’ın Resûlü, ben onu hanımıma giydirdim.” Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki :
“Altına pijama türünden bir şey giymesini ona emreyle. Çünkü ben, o elbisenin kemiklerinin hacmini belli etmesinden korkuyorum.”
| Ahmet b. Hambel
Ibn-i Abbas radıyallahu anhuma’dan şöyle nakledilmiştir :
Rasulullah aleyhissalatu vesselam, kadınlardan erkeklere benzeyenlere; erkeklerden de kadınlara benzeyenlere lanet etti.
| Buhari nr : 5751; Ebu Davud nr : 4098; Ahmet b.Hambel nr : 3149; Nesei nr : 9161
Hz. Âişe’den rivâyete göre, bir gün Hz. Ebû Bekir’in kızı Esmâ ince bir elbise ile Allah Resulü’nün huzuruna girmişti. Rasulullah aleyhissalatu vesselam ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu :
“Ey Esma! Şüphesiz kadın erginlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir.” Hz. Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti.
| Ebu Davûd, Libâs, 31
“Allah Teâlâ, ergin kadının namazını başörtüsüz kabul etmez.”
| İbn Mâce, Tahâre, 132; Tirmizî, Salât, 160; Ahmed b. Hanbel, IV, 151, 218, 259
Sahih-i Müslim’de sahabelerden Ebû Hureyre radıyallahu anh tarafından bir rivayette Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, giyindiği halde açık olan, yani ince ve şeffaf elbise ile dolaşan kadınların Cehennemlik olduklarını, Cennetin kokusunu bile alamayacaklarını bildirirler. (Müslim, Libas.-125.)
Harbın oğlu Züheyr bana anlattı : “Bize Cerir Sehl’den o da babasından o da Ebu Hureyre radıyallahu anh’den nakletti. Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki : Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu :
Ateşlik iki sınıf insan var ki ben onları henüz görmedim. Yanlarında sığır kuyruğu gibi kamçılar olup insanları onlarla döven topluluk ve biri de bir takım kadınlar topluluğudur ki bunlar giyinik, çıplaktırlar. Görenleri yoldan saptıran ve kendileri de haktan sapanlardır. Başları bir tarafa sarkan deve hörgücü gibi olacaktır. Bunlar cennete giremeyecekler. Kokusu şu kadar, şu kadar yürüme mesafesinden alındığı halde, bunlar cennetin kokusunu da bulup alamayacaklardır.
| Müslim – sahih bab: libas ve’l- zineh hadis nr.3971
Alkame bin Ebi Alkame, annesinin şöyle dediğini rivayet eder :
Abdurrahman’ın kızı Hafsa’nın başında, saçını gösterecek şekilde ince bir başörtüsü olduğu halde Hz. Âişe’nin huzuruna girdi. Hz. Âişe radıyallahu anha başından örtüsünü alarak ikiye katladı, kalınlaştırdı.
| Muvatta’, Libas:4
Hz. Âişe radıyallahu anhâ ilk başörtüsü uygulamasını şöyle anlatır :
Allah ilk muhâcir kadınlara rahmet etsin onlar; “Baş örtülerini yakalarının üstüne taksınlar…” (en-Nûr, 24/31) ayeti inince, etekliklerini kesip bunlardan başörtüsü yaptılar.
Yine Safiyye binti Şeybe şöyle anlatır :
Biz Âişe ile birlikte idik. Kureyş kadınlarından ve onların üstünlüklerinden söz ettik. Hz. Âîşe dedi ki :
“Şüphesiz Kureyş kadınlarının birtakım üstünlükleri vardır. Ancak ben, Allah’a yemin olsun ki, Allah’ın kitabını daha çok tasdik eden ve bu kitaba daha kuvvetle inanan Ensar kadınlarından daha faziletlisini görmedim. Nitekim Nûr Suresi’nde “Kadınlar başörtülerini yakalarının üstüne taksınlar…” ayeti inince, onların erkekleri bu ayetleri okuyarak eve döndüler. Bu erkekler eşlerine, kız, kız kardeş ve hısımlarına bunları okudular. Bu kadınlardan her biri etek kumaşlarından, Allah’ın kitabını tasdik ve ona iman ederek başörtüsü hazırladılar. Ertesi sabah, Hz. Peygamberin arkasında başörtüleriyle sabah namazına durdular. Sanki onların başları üstünde kargalar vardı.”
| Buharî, Tefsîru Sûre, 29/12; İbn Kesîr, Muhtasar, M. Alî, es-Sâbûnî, 7. Baskı, Beyrut 1402/1981, II/600
Bir başka hadis-i şerifte ise Peygamberimiz Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur :
Kadın örtülmesi gereken avrettir. Dışarı çıktığı zaman şeytan ona gözünü diker.
| Tirmizî, Radâ, 18