Avuç içlerimi ısıtan çayın sıcaklığına diyecek bir sözüm yok; ısıtmak onun göreviymiş gibi. Çünkü hangi avuç içine dokunsa, kim olduğunu, ne yaptığını önemsemeden ısıtıyor. O çay avuç içinde soğuyana dek, insanın zihnine ve kalbine bir sürü duygu ve anı bırakıyor. Bu bana belki de uzun zamandır yapmam gereken bir şeyi anımsattı. Çoğu şeyi silip götürdüğü gibi, beraberinde birçok şeyi de getirdi. Mesela neden gittiğimi sormadılar, neden vazgeçtiğimi veya neden isteyip/istemediğimi. Kalbimi kırdılar ama bu onların suçu veya hatası değil, bu benim hatam. Hayatta yaşadığım her şey bana çok şey kattı ve pişmanlıklarımı hep en aza indirmeye çalıştım. İnsandım. Zayıftı bir kere iradem, nefsim her şeyi isterdi mesela. Tecrübelerimle, hatalarımla, yaptıklarım ve yapamadıklarımla ben kendimi buldum. İçime döndüm ve uzunca bir süre sorguladım. İşin içinden çıkamadığım şeyler de oldu ama uzatmadım; o an rafa kaldırdım. Geçmişe dönüp sürekli 'keşkeler' ile yaşayacak kadar uzun zamanım yok, çünkü ölüm ensemde geziniyor. Bu yüzden hep ileriye bakarak, olduğum durum içerisinde hep en iyisini yapmaya çalışarak hayatıma devam ediyorum. En güzeli de günahlarımın beni Allah'a götürmesi. Bir bilseniz günah işlemek nasıl güzel bir nasiptir, ardında samimi gözyaşları ile tövbe olunca. Tam da bu noktada hayatın gerçeğini idrak ettim. Bir olanı buldum, binlerce olanı unuttum. Bir kalpte iki kişi olmaz derler(miş). Diğerlerini kovdum. Aşık oldum. Yanmam ve pişmem çok uzun zaman alacak evet, biliyorum, ama buradayım. O burada. Ve burası hiç bu kadar güzel olmamıştı. 'eğer unutacak olursam güzel bir şekilde bana seni hatırlat, Eğer düşecek olursam, kuvvetli bir şekilde beni tut, Eğer gidecek olursam, tüm yollarıma engel koy. Lakin buradan gitme, oradan gitmeme izin verme. Sakın bırakma, sensizliğe dayanacak gücüm yok.' Çay diyorum, soğudu. Soğusun. Kalpler soğumasın da, kâfidir.
Tuğçe Çakır