Kadın çocuk, kadın genç, kadın anne, kadın eş, kadın yaşlı, kadın insan…
Bizim topraklarda bir kadına hastır; her kimliğe sıcacık yakışmak. Bir kadın işler emeğini nakış gibi ömrüne.
Henüz doğar doğmaz başlar zorluklara göğüs gerişi, dik duruşu, bir başına kalırken mahur bakışlarıyla süzer etrafını. İnceden inceye esen bir yel gibi süzülür gözlerinden dudaklarına doğru ılık bir gözyaşı. Hüznünü ardına alır, basar bağrına yavrusunu.
Kadınlar böyledir işte…
Çocukken savurur saçlarını koşar sokaklarda, evcilik oyunu ile başlar analığı. Anne olur, çocukluğunu ardına alır, anne olmanın içgüdüsüyle donatır etrafını pervane gibi. Yemez, yedirir. Giymez, giydirir. Kendinden çok düşündüğü birileri vardır artık kadının…
Yavrusu, yuvası, eşi, geleceği…
Kadınlar böyledir işte…
Eş olurlar, yuvalarına aş olurlar, düzen olurlar, ses olurlar, tat olurlar, ruha iyi gelen bir dost, bazen de yol gösteren güçlü bir dayanak olurlar. Aynı yatağı paylaştığı yol arkadaşına ikram olurlar. Kıymet bilen, seven, değer veren, sevdiren, ince düşünen, ardında mütebessim bir ifadeyle ‘ben buradayım, yorulduğunda başını yaslayacağın omuz benim’ diyen huzurun sesli ve sessiz ifadesi olurlar.
Kadınlar böyledir işte…
Her zorluğa göğüs geren, çalışan, çabalayan, üreten, emek veren, ağlayan, sızlayan ama asla pes etmeyen, didinen, her şeye yetişen, elinden her iş gelen, fedakâr, başı dik, vakarlı, onurlu, gururlu… Bir ağaç gibi köklerinden yetişen, meyvelerinden herkesin faydalandığı, kurak çöllere su olan, gölgesinde dinlenilen, asırlık, güçlü bir ağaç… Elleri nasır tutan, yemenileri ile tarlada çapa yapan, buğulu gözleriyle yaşam için savaşan…
Kadınlar böyledir işte…
Tek başına ayakta durmasını bilen, okumuş, akıllı, bilgili, özgüven sahibi, vatanına ve insanlığa faydalı olan, doktor, öğretmen, hemşire, mühendis, ebe, işveren, işçi…Kadın her mesleğe yakışan… Meraklı ve yenilikçi, daima ileri görüşlü, kendini sürekli geliştiren, başarılı bir timsal...
Kadın her asırda ‘kadın’.
İki cihan serveri dünyaya henüz teşrif etmeden önce hor görülen, diri diri toprağa gömülen kadın…
Kadınlar…
O’nun (s.a.v) gelişiyle yeni bir çağ ve aydınlanmanın yaşandığı o dönem… Kadınlar artık hür, kadınlar el üstünde, kadınlar Allah’ın katında özel bir yere sahip, kadınlar maddi ve manevi birçok haklara sahip, kadınlar artık sevilen, kadınlar değer görülen, kadınlar hep aranılan…
Cahiliye döneminde kız çocuklarını diri diri toprağa gömen o topluma karşı öyle güzel hadisler var ki, gelin hep beraber içimize sindirerek okuyalım onları.
-
“Sizin dünyanızdan bana üç şey sevdirildi: Güzel koku, kadın ve gözbebeğim kılınan namaz.”[572] Müslim, Talâk 31, 3
-
“Cennet annelerin ayakları altındadır.” (Nesâî, Cihâd, 6)
-
“Kadınları dövmeyiniz!.. Kadınlarını döven kimseler, sizin hayırlınız değildir.” (Ebû Dâvûd, Nikâh, 42; İbn-i Mâce, Nikâh, 51)
-
“Her kim üç kız çocuğunu veya kız kardeşlerini himâye edip büyütür, güzelce terbiye eder, evlendirir ve onlara lütuf ve iyiliklerini devam ettirirse, o kimse cennetliktir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 120-121/5147; Tirmizî, Birr, 13/1912)
-
“Sizin hayırlınız, kadınlarına hayırlı olan (iyi davranan)dır.” (Müslim)
-
“Kadınlara hayırhah olun, onlara karşı hayır tavsiye ediyorum... Onlara hayırlı şekilde davranın.” (Buhârî)
Kadınları anlatmaya kelimeler yetmez… Kadın demek, başlı başına bir kitap demektir.
Bu vesileyle,
Başkalarının hayal gücüyle sınırlı kalmayan, hayata karşı güçlü ve dimdik duran, emek veren, çabalayan, kim olduğuna bir başkasının değil de kendisinin karar verdiği, Allah’ın rızasını gözeten, ümmet için çabalayan, dünya ve ahiret odaklı yaşamaya gayret eden, kendini seven, değer veren, kendine saygı duyan, çiçek yürekli kadınlarımızın 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.
Bir gün değil, her gün değerimizin anlaşılması ümidiyle…