“Ettiğim dua kabul olmuyor.” Bu cümleyi hayatımızda en az bir kez duyarız. Etrafımızda sürekli dualarının kabul olmadığından yakınan ve hatta bunu isyan etme boyutuna getiren insanlar var. Oysa âyet-i kerimede “Bana dua edin, size cevap vereyim” buyuruluyor. Peki dualarımız neden kabul olmuyor?
Dua meselesinde iki ifade vardır; biri cevap, diğeri de kabul. Yani ettiğimiz her duaya Cenab-ı Hakk'ın cevap vermesi ayrıdır, kabul etmesi ayrıdır. Allah her duaya cevap verir. Fakat her zaman istenen şeyin aynısını vermez. Çünkü hikmeti bunu gerektirmektedir.
Bu durum, doktor hasta olayı ile örneklendirilir. Şöyle ki: Doktora giden hasta muayenehanede bir ilâç görür, hemen onu ister. O ilâcın hastalığına iyi geleceğini sanır. Doktor muayene eder. Hastalığı teşhis ettikten sonra, ya hastanın istediği ilâcı verir, ya başka bir ilâç verir, yahut gerek görmez, hiç ilâç yazmaz.
İşte Cenab-ı Hak her yerde hazır ve nâzırdır. İnsanın yaptığı her duayı işitir ve cevap verir. Fakat insanı insandan daha çok düşündüğünden, derdini ve asıl ihtiyacını iyi bildiğinden; neyin hayrına, neyin zararına olacağını ezelî ilim ve hikmetiyle bildiğinden, insanın istediğinin aynısını verebildiği gibi, bazan daha iyisini verir, bazan da zararlı olacağından hiç vermez. Bunun için insanın, “Allah, benim her istediğimi vermiyor” demeye hakkı yoktur.
Öte yandan ihlasla ve samimiyetle dua eden insan bu duanın kabulünü sorgulama veya araştırma hakkını elde edemez. Dua ettikten sonra kabul olmadı demek, Allaha tam manasıyla güvenemediği için bu duayı takip ettiği anlamına gelir.
Dua bir ibadet olduğuna göre mükâfatı âhirette verilir. İnsanı duaya sevk eden sebepler ise o ibadetin vaktidir.
Meselâ hava kurak gidip yağmursuzluk devam ettiği zamanlarda yağmur duasına çıkılır. Güneşin batması akşam namazının vakti olduğu gibi, kuraklık da o duanın vaktidir. Yoksa o dua yağmuru yağdırmak için değildir. Çünkü o takdirde dua Allah rızası için değil de, sırf yağmurun yağması için edilmiştir. Bundan dolayı da kabule layık olmaz.
Bunun gibi, insanın birtakım belâ ve musibetlere uğraması, hastalanması, bazı duaların vakitleri sayılır. İnsan böyle zamanlarda çaresizliğini, güçsüzlüğünü anlar, dua ve niyazla İlâhî dergâha iltica eder. İnsan o kadar dua ettiği halde belalar gitmez, hastalıklar geçmez ve netice itibariyle o an için istekler yerine gelmemiş görünür. İnsan, “Duam kabul edilmedi” dememeli, “Duamın vakti bitmedi, daha çok dua etmem gerekir” demelidir. Şayet Cenab-ı Hak, edilen duanın aynısını verse, belayı kaldırsa, işte o zaman duanın vakti sona ermiş olur.
Başka bir misâl:
İnsan duasında Allah'tan erkek çocuğu ister, Hazret-i Meryem'in annesinin duasında olduğu gibi Cenab-ı Hak ona Hazret-i Meryem gibi bir kız çocuğu verir. Hz. Meryem yüz erkek değerinde bir kız. Bu insan, “Duam kabul olunmadı” diyemez, belki “Daha güzel bir şekilde kabul edildi” der.
Diğer taraftan, bazan insan dünyevî bir ihtiyacı için dua eder. Fakat Cenab-ı Hak duasını âhireti için kabul eder. Yani ettiği bu duası sayesinde ya Cehennem azabından kurtulur veya Cennetteki makamı yükselir. Bu insan, “Duam reddedildi” diyemez, “belki daha faydalı bir şekilde kabul edildi” diyebilir.
“Duanın en güzel, en lâtif, en leziz, en hazır meyvesi, neticesi şudur ki:
“Dua eden adam bilir ki, Birisi var ki, onun sesini dinler, derdine derman yetişir, ona merhamet eder. Onun kudret eli her şeye yetişir. Bu büyük dünya hanında o yalnız değil, bir Kerim zat var, ona bakar, ünsiyet verir. Hem onun hadsiz ihtiyacatını yerine getirebilir ve onun hadsiz düşmanlarını defedebilir bir Zatın huzurunda kendini tasavvur ederek bir ferah, bir inşirah duyup, dünya kadar ağır bir yükü üzerinden atıp Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn der.
“Dua ubudiyetin (kulluğun) ruhudur ve hâlis bir imanın neticesidir. Çünkü dua eden adam duası ile gösteriyor ki, bütün kâinata hükmeden birisi var ki, en küçük işlerime ıttılâı var ve bilir, en uzak maksatlarımı yapabilir, benim her halimi görür, sesimi işitir. Öyle ise bütün mevcudatın bütün seslerini işitiyor ki, benim sesimi de işitiyor. Bütün o şeyleri o yapıyor ki, en küçük işlerimi de Ondan bekliyorum, Ondan istiyorum.”
Allahü teâlâ, edilen duâyı üç şekilde kabul eder:
1.Hemen, yani duâyı yaparken peşin kabul eder.
2.Kabul eder; ama hemen vermez,
3.Duamızın karşılığını dünyada vermez sevap olarak ahirette verir.
Hz. Ömer'in güzel bir sözü vardır. "Vermeyi istemeseydi, istemeyi vermezdi"
Dualarda buluşmak dileği ile..