Müslümanların İlme Bakışı
İhsan Çomakoğlu
Beşerin,eğitim ve bilim sahasında ilerlemesi suya atılan bir taşın oluşturduğu bir dalganın giderek daha büyük bir dalga haline gelmesine benzetilerek daha iyi anlaşılabilir. Dünyada ortaya çıkan bütün medeniyetler, kendilerinden önce gelenlerin yaptıklarını miras almış ve bunlara medeniyetlerinin ilerlemesi doğrultusunda kendi katkılarını da eklemişlerdir.
Mısır, Babil, Asur, Çin, Hind, Yunan, Roma, Meksika ve Peru medeniyetleri eski çağın bilinen medeniyetleridir. Mısırda parlak bir medeniyet hüküm sürmüştür. Onların medeniyete katkısı büyük âbidevî yapıları ve diğer eski eserleridir. Mısır medeniyeti daha sonra diğer bazı medeniyetleri etkisi altına alacak olan Eski Yunanlılara oldukça tesir etmişdir. Yunanlılar ayrıca Fenikelilerden denizcilik teknikleri ve alfabeyi alarak yeni bir medeniyet meydana getirmişlerdir. Helen medeniyeti (eski Yunan sonrası), Roma'nın politik hâkimiyeti altına girdikten sonra bile onun medeniyetine yardıma devam etmiştir.
Helen medeniyetini etkisi altına alan Roma medeniyetinin düştüğü hata, kendisinden önceki emsalleri gibi, hurafe, peşin hüküm ve eğitimin halkın imtiyazlı sınıfı ile sınırlandırılması engelini kırmayı başaramamıştır. Din adamları entelektüel aydınlanmanın desteğindeki dini kullanmak yerine, onu Yunan düşünürler tarafından taklid edilen ırkçı düşünceyi parçalamak için kullandılar. Yunan filozofları için, din adına hareket eden ön yargılı insanlar tarafından sürgün, afaroz veya ölüme mahkum edilmek bir alın yazısıydı.
İslâm'dan önceki medeniyetlerin gelişmesi birbirine yardım etme şeklinde olmasına karşılık ilginçtir ki; bütün bu medeniyetlerin aksine İnsanlığa yaşadığı her devirde yüksek seviyede huzur ve mutluluk bahseden bir medeniyet olan İslâm’ın yükselişi sırasında ilahî vahyin desteği ile gerçekleşen ilmî araştırmalardan başka müsbet yönde de ilahî bir yardım dâima Müslümanların üzerinde olmuştur ve yepyeni bir medeniyet ortaya çıkmıştır.
İslâm'ın oluşturduğu bu yüksek medeniyet çoğu tarihçi tarafından "mucize" olarak adlandırılmıştır (1). Bu kelime İslâm devletlerindeki hızlı ilmî yükselişin izahındaki acziyeti ifade eder. Öte yandan bu "mucizevî" yükselişin kaynağı ise Yüce Kitab Kur'ân-ı Kerim'dir.
Kur'ân ilk olarak kelime-i tevhidin ma'nâsını ve önemini açıklar ve onun sınırsız sahasını belirler. O, insanları sürekli olarak, akıl ve idraklerini kullanıp, insanlığa hizmet yolunda eşya ve hadiselerin sırrını keşfetmesi için, teşvik eder (2).
Aynı zamanda Kur'ân, insanı, ilahî kudretin eseri olan muazzam tabiat olaylarını araştırmak için idrak, Teakkul (akıl etme) ve tefekküre çağırır (3). O, insan duygularının ve aklın fakültelerinin Önce insanın kendisine (4), sonra etrafındaki varlıklara çevrilmesini ısrarla tavsiye eder (5). Yüce Kur'ân'a göre bilgi ve adalet bir arada olmalı (6). O, inanç (iman) ve fiiliyatla (amel) birleştirilmiş bilgiye sahip olanlara mükafatlar ve yüksek makamlar vaad eder (7). Kur'ânî hükümlerden açıkça anlaşılmaktadır ki, dünya üzerindeki bir insanın refahı varlıklar hakkındaki bilgisine ve Allah'ın yarattıklarından istifade etmesine bağlıdır. Bu ise yalnızca araştırma gözlem ve deneyle mümkündür. Hz. Peygamber (sav) sözleri ve fiilleriyle Kur'ânî hükümleri ortaya koymuş ve modern çağın gerçek bir ilim teşvikçisi olmuştur. İslâm büyük bir cesaretle inancı ilim ve fiiliyatla (amel) ve ilimleri din ile o derece birleştirmiştir ki, kısa bir süre içinde müslümanların ilim âlemine takdim ettikleri ilmî ve fikrî başanları "mucize" olarak adlandırılmıştır.
Geçmişin hemen bütün toplumlarında eğitim, hükümdarın yakınları, üst kademe yöneticileri ve din adamları sınıfı arasında sınırlandırılmadı. Toplumlar eğitimi ayrıcalıklı sınıfın pençesinden kurtarmayı, ne yazık ki, başaramadılar. İnsanlık tarihinde ilk defa Hz. Muhammed (sav) Yüce Kur'ân'ın herkese eşit hak tanıyan eğitim prensiplerini uygulamaya koymuş (8) ve eğitimi, sürekli olarak, sınıf kayırma engelinden kurtarmıştır. O, ilim öğrenmeyi hem kadınlar, hem erkekler için bir vazife haline getirmiştir (9). Daha sonraları ise müslüman halifeler, Cebelitarık boğazından Hindistan önlerine kadar uzanan geniş İslâm topraklarında bu yeni eğitim politikasını uygularken, o zamana kadar eğitimin ayrıcalıklı sınıfa münhasır kalması sebebiyle az olan İslâm âlimi sayısı dikkate değer bir şekilde artmıştır. Bu yeni eğitim politikası halka kendilerini bilgi mücevherleriyle donatma İmkânı tanıdı. Böylelikle avam halkın havas âlimler haline gelmesi imkânı sağlandı. Müslüman idareciler bütün halkın eğitim imkânlarını garanti etmekle kalmayıp, şahsî olarak da büyük bir ilgi ile ilim öğrenmeye çalışmışlardır. Bundan başka dünya ilk defa bu kadar geniş bir şekilde farklı yerlerden pek çok âlimin serbestçe ilim, fikir ve düşünce alışverişine ve birbirlerinin ilim hazinelerinden faydalanmalarına şahit olmuştur.
Allah'ın emirlerine itaat ve Resul'ünün (s.a.v.)' sünnetine tâbi olmak her alanda ilerlemenin yollarını açar. Tek başına manevî ilerleme İslâm'da tasvib edilmediği gibi, manevî ilerleme olmadan yapılan maddî ilerleme de uygun görülmemiştir.
İslamiyet, Allah'ın yarattıklarına bakarak O'nun kudretini anlamak için insana verilmiş uzuvların gelişmesi ve aklın kullanılması adına her zihnî ve ilmî çalışmaya önem verir, islâm'a göre ilim ve san'at sonuç değil. Kur'ânî prensiplerin dışına çıkmamak kaydıyla, Allah'ın rızasını kazanmak için yalnızca birer vasıtadır.
Müslüman münevverler arasında eserlerine Allah'a hamd ve Peygamber Efendimize salat ve selâm ile başlamak çok yaygın bir uygulamadır. Aynı münevverler bir mes'ele izah ederken Kur'ân âyetlerinden ve hadîslerden iktibaslar yaparlar. Düşüncelerini ortaya koyduktan sonra ise "Allah en iyisini bilir" demeleri Allah'a olan teslimiyetlerini gösterir. Bir başka deyişle, onlar ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar gerçek ilmin Allah katında olduğunu bilir ve ilmi putlaştırmazlar. Büyük bir müslüman âlim olan El-Birûnî (973-1051) meşhur eseri Kitâb-el Hind'de şunları belirtir: Toplumlar eğitimi ayrıcalıklı sınıfın pençesinden kurtarmayı, ne yazık ki, başaramadılar. İnsanlık tarihinde ilk defa Hz. Muhammed (sav) Yüce Kur'ân'ın herkese eşit hak tanıyan eğitim prensiplerini uygulamaya koymuş ve eğitimi, sürekli olarak, sınıf kayırma engelinden kurtarmıştır. O, ilim öğrenmeyi hem kadınlar, hem erkekler için bir vazife haline getirmiştir.
"Biz Allah'tan bizlerin doğru olmayan beyanlarımızı affetmesini dileriz. Yaptığımız her işte onun rızasını taleb ederiz. Tıpkı buğdayı samandan ayırmak gibi, yanlış ve boş işleri fark ettirmesini niyaz ederiz" (10).
Bir müsluman modern çağın ilmî ilerlemeleri üzerine hassas bir inceleme yaptığında, modern bilime hem takdir, hem endişe ile bakar. Çünkü, günlük hayattaki faydalarının yanı sıra, ilmî gelişmeler, Allah'ın sonsuz kudretini ve Kur'ân'ın birçok âyetini anlamamıza yardım eder. Fakat öte yandan o, ateizmin karanlığındaki modern bilim adamlarının ahlâkî ve sosyal dejenerasyonuna baktığında üzüntü ve endişe duyar ve bunun dünyadaki nizam ve huzuru bozacağını bilir. Öyleyse bir Müslüman ilimden ne bekler? Bunu anlayabilmek için İmam-ı Gazâlî'nin ilimle ilgili sözlerine bakalım:
"Dünyada ve öldükten sonra mutluluğun kaynağı ilimdir" (11). Çünkü akıl ile Allah'a imanın mes'uliyeti kabul edilir ve yine akıl vasıtasıyladır ki insan Allah'a yakın olmayı sever" (12)
"İlim, selin yamaçları yıkaması gibi, kendini beğenmiş insanın kibrini kırar" (13).
"Müsamaha ilmin veziri, lütuf babası, tevazu ise elbisesidir" (14).
"Âlim adam ilmiyle başkalarından faydalanmasını bildiği gibi, ilminden başkalarını faydalandırmasını da bilir" (15).
"Bir adam ilim öğrenmeye ihtiyaç duyduğu sürece âlim kalır. Bütün ilimlere vâkıf olduğunu düşündüğü an cehalete sukut eder" (16)
Müslümanlar, şüphesiz ki, ortaçağ medeniyetinin düşünce önderliğini yapmışlar ve beşeriyetin muallimi olma vazifesini gerçekleştirmişlerdir, insanlığın ilerlemesinde hiç bir saha yoktur ki, İslâmî kültürün onun üzerinde mühim bir te'siri olmasın. İşte bu yüzden İslâmî kültürün modern dünya üzerindeki önemi göz ardı edilemeyecek kadar büyüktür (17).
Müslümanların eğitim bilim ve diğer sahalardaki katkılarının modern dünya tarafından takdir edilmediğini görmek çok üzücüdür. İslâm medeniyeti, vahyin yol göstericiliğinde 8. yy.dan 13, yy'a ilme önem veren şuurlu idarecilerin himayesi altında gelişti ve başarılarının doruğuna vardı. İslâm medeniyeti, ilim, san'at, siyaset ve kültürün temellerini oluşturduğu gibi, karanlık çağlarını yaşayan Avrupa’nın aydınlanmasını da sağlamıştır.
NETİCE
Hayatın her sahasını içine alan bir hayat nizamı olarak İslâm, hiçbir şekilde insanlığın yararına olacak İlmî ve fikri ilerlemenin önüne geçmez. Tarihteki uygulama da bize bunu göstermektedir. İslâmiyeti ileri seviyede yaşadığı halde ilim, teknik ve fikrî sahalarda geri kalmış bir topluma rastlamak mümkün değildir. Ancak son bir-iki asırda Müslüman toplumların ilim ve fikrî sahada gerilemeleri batılılarca İslâm dininin sebep olduğu kötü bir netice olarak gösterilmektedir. Oysa bu gerilemenin asıl sebebi toplumlardaki İslâmî çözülmeden başka birşey değildir. Bu kötü imajı silmek ise bugünün Müslümanlarının çok çalışıp ilim, teknik ve fikir sahasında tekrar insanlık treninin lokomotifi haline gelmesi ile mümkündür.
İlmî çalışma yapacak Müslümanlar ömürlerini azalmayan bir gerilimle İslâm'ın yükselişi için sarfetmelidirler. Müslüman bir ilim adamı cehd ve gayret ederken o an ölürse şehid olur. İslam dünyasında, üst üste gelen Moğol istilaları ve haçlı seferleri sebebiyle 14. yy.dan itibaren ilmî gelişmeler maalesef istenilen ölçüde olmamışdır. İşte bu devirde İslâm'ı hakiki ma'nâsıyla temsil etmeyi, yüceltmeyi düşünen müslümanlar bunu göze almış olmalıdırlar.
DİPNOTLAR:
1. George Sarton-Lecture on Islam-Middle East Institue: "Islamic Contrıbulıon to Cıvilizatıon", sn.47.
2. Kur'ân-ı Kerim 16:2.
3. Kur'ân-ı Kerim 6:44,13:8. 35:43. 36:33-40
4. Kur'ân-ı Kerim 4:82, 7:179,8:22.25:73.
5. Kurân-ı Kerim 10:56,16:88,24:43.
6. Kur'ân-r Kerim 3:16.
7. Kur'ân-ı Kerim 58:12.
8. Kur'ân-ı Kerim 3:187, 2:159.
9. Ibn-i Mace. Mukaddime, sh.17.
10. Seyyid Hüseyin Nasr. "An Introductıon to Isiamıc Cosmotogical Doctrines" Cambridge:l964, sn.174.
11. Imam-ı Gazali, İhya-yı Ulum i'd-dîn, Beyrut, sn.12.
12. A.g.e. sn. 13.
13. A.g.e. sh.50.
14. A.g.e. sn.75.
15. A.g.e. sh.82.
16. A.g.e. sh.59.
17. Briffault. R. The Making of Humanity.' Mevdudi, "İslam Peygamberi". Lahore. sh.20.