Ihr Produkt wurde Ihrem Warenkorb hinzugefügt

X
EINKAUF ABSCHLIEßEN
WEITER EINKAUFEN

27

OKT°'14
Umreye Gidiyoruz



Umreye Gidiyoruz. 

Kayıtlarımız devam ediyor.

İrtibat Tel : +90 532 304 16 79  

 

 

 

"Hac ve Umre yapanlar Allah'ın misafirleridir. O'ndan birşey isterlerse, onlara cevap verir. Af isterlerse, onları affeder."  (Hadis-i Şerif)
 
"Umre, ikinci bir umreye kadar olan günâhlara keffârettir" (Hadis-i Şerif)
 
 " Hac ve umreyi peşi peşine yapınız. Bu ikisi, körüğün; demir, altın ve gümüşün pasını yok ettigi gibi, fakirliği ve günâhları yok eder. Mebrûr haccın sevabı ancak cennettir" (Tirmizî, Hac, 2; Nesâî, Hac, 6; İbn Mâce, Menâsik, 3)
 
Umre kelimesi, ziyaret etmek manasında kullanılır. Dinî bir terim olarak umre, ‘Belirli bir zamana bağlı olmaksızın ihrama girerek Kâbe’yi tavaf etmek, Safâ ile Merve arasında sa’y yapmak ve tıraş olup ihramdan çıkmak suretiyle yerine getirilen ibadet’ demektir. Umrenin iki farzı vardır: İhram ve tavaf. Bunlardan ihram şart, tavaf rükündür. Vacipleri ise sa’y ile tıraş olup ihramdan çıkmaktır.
Ömürde bir defa umre yapmak sünnettir. Bazı âlimler farz olduğunu söylemişlerdir.
 
Umrenin Zamanı
Umre için belirli bir zaman yoktur. Her zaman yapılabilir. Ancak, Arefe günü sabahından Kurban bayramının dördüncü günü akşamına kadar yapılması mekruh görülmüştür.
 
Umrenin Fazileti 
 
 
“Umre, diğer bir umre ile arasındaki günahları siler.”(Müslim, Hac, 437 Hadis No:1349)
“Ramazan’da yapılan umrenin sevabı bir haccın sevabına denktir.”(İbn-i Mace, Menasik, 45 Hadis No:2991)
 
Umre yolculuğu, hac yolculuğu gibi bir ibadet yolculuğudur. Bu yolculuk, kişinin manevî hayatını gözden geçirmesi ve ruhî bir yenilenme gerçekleştirebilmesi için önemli bir fırsattır. Kişinin kendini, yolunu, hayat yolculuğundaki yerini ve sonuçta Rabbini tanıması için bu fırsat iyi değerlendirilmelidir. Bunun için başından sonuna kadar bu yolculukta ibadet bilincinin muhafaza edilmesi gerekir. Çünkü bu bilinç kaybedilirse yapılan yolculuk anlamını yitirir ve manevî açıdan içi boşaltılmış bir seyahate dönüşür. Böyle bir konuma düşmemek için, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem (a.s.)’den itibaren pek çok ulu’l-azm peygamberin Allah’a bağlılık ve 
teslimiyetine tanık olan kutsal topraklara doğru yola çıkarken bir bakıma kendimizi yeniden keşfetme yolculuğuna çıktığı-mızın farkında olmalıyız. 
 
BİRE YÜZ BİN VERİLİYOR
 
İmanın doğduğu şehir Mekke, bütün şehirlerin aslı ve anasıdır. Kur'an-ı Kerim, Mekke'yi bize "şehirlerin anası" olarak tanıtıyor. Peygamber Efendimiz bir hadislerinde, orada yapılan her hayırlı amelin (namaz, oruç, hatim, sadaka vs.), yüz bin değerinde olduğunu söylüyor.
 
Düşünebiliyor musunuz bir namaz kılıyorsunuz, kıldığınız her namaz sevap olarak yüz binle çarpılıyor. Bir sadaka veriyorsunuz yine öyle. Ne büyük bir ikram sofrası. Tabii orada Allah ve Resulünün misafirisiniz. Her ev sahibi misafirini kendi şanına göre ağırlar. Ev sahibi Rabbimiz olunca ikram da işte böyle baş döndürücü oluyor.
 
 
MEKKE-MEDİNE SİZİ BEKLİYOR
 
Sevr dağına çıkmadan, Sevr mağarasının kucaklayan atmosferinde kendine yer bulmadan hicreti ve hicret erlerini idrak edebilir miyiz? Mekke'den Medine'ye otobüsle de olsa o hicret yolunda o yolculuğu yaşamadan insanlık için hicret eden o en büyük muhaciri hakkıyla tanımaya çalışmanın imkânı var mıdır?
 
Bedir'e uğramadan, İslam'ın ilk zaferinin heyecanını duymanın ihtimalinden söz edilebilir mi? Uhud'a uğramadan, inandıkları dava uğruna inananmış sinelerin kandan irinden deryaları geçebileceklerini anlamaya, Enes bin Nadr'ları, Mus'ab bin Ümeyrleri, Abdullah bin Cahşları ve Efendimiz'in cennetteki kevserlerden daha kıymetli gözyaşlarıyla yıkadığı Hz. Hamza'yı tanımaya imkân var mıdır?
Peki umreyle biz neyi imar ediyoruz? Ömrümüzü. Evet, ömrümüzü imar ediyoruz.
 
Kalp dünyamız günlük hayatın akışıyla birlikte zaman zaman günahın isinden pasından dolayı yıpranıyor. Kalp duvarları günah erozyonuna uğrayıp aşınıyor. İşte umre, bu noktada kalbimizi onarıyor, imar ediyor. Nitekim Efendimiz, "Umre, diğer bir umre ile arasındaki günahları siler" buyururken adeta bu hakikati dile getiriyor.
 
Bir hak ve hakikat aşığının enfes tarifiyle Kâbe, aşkın kübik halidir. Aslında o, bu haliyle kalbi temsil eder. Bedende kalp ne ise yeryüzünde, belki kâinatta Kâbe de odur. Kalbin durması nasıl ölüm demekse, tavafın durması da Kâbe'nin ölümüdür.
 
Her ziyaretçi, bulunduğu yerden Kâbe kalbine açılan bir kılcal damar gibidir. Kâbe'nin pompaladığı manevi kan, bu damarlar vasıtasıyla yeryüzünün dört bir yanına dağılır. Kalp nasıl pis kanı temizleyip vücuda temiz kanı gönderiyorsa, Kâbe de kendisini ziyaret edenin günahlarının temizlenmesine vesile olur.
 
SÖZÜN ÖZÜ
 
1. Umre günahlarla yıpranan kalbimizi onarır, imar eder.
 
2. Mukaddes beldeler İslam'ı ve Müslümanlığı daha iyi anlamamızı sağlar.
 
3. Umre ile asr-ı saadet gözümüzde canlanır.
 
 
Evet, umreyi bir yazının dar kalıpları içinde anlatmak çok zor. En güzeli o güzellikleri yerinde yaşamak..