Ihr Produkt wurde Ihrem Warenkorb hinzugefügt

X
EINKAUF ABSCHLIEßEN
WEITER EINKAUFEN

05

NOV'15
Kabz Hali

 

Hiç ruhunuzun bunaldığı, sanki canınız bedeninizden çıksa rahatlayacakmışsınız gibi hissettiğiniz oldu mu? 
 
Durup dururken, hiç bir sebep yokken, yada üzülmenizi gerektirecek hiç bir sorununuz olmadığı halde derin bir hüzün duydunuz mu? Sanki o anda bütün dünya gözünüzden silinir, her şey anlamını yitirir.. O anda ölmek bile o duyguyu yasamaktan daha sevimli gelir gözünüze. Kendinizi öyle çaresiz hissedersiniz ki, kime gideceğinizi yada kime derdinizi anlatacağınızı bilemezsiniz. Hatta hiç kimseye hiç bir şey diyemeyecek kadar diliniz tutulur… İste o anda gönül diliniz açılır ve kalbinizden rabbinize yalvarırsınız. Ey Rabbim bunu hak edecek ne yaptım dersiniz.. Aslında korkulacak bir durum değildir bu, ama o anda canınızdan bıkarsınız ve bu halin bitmesi için Allah’a dua edersiniz…
 
Bu durum arife aşikar olan Kabz halidir … Allah’in (c.c)  “Kabz” isminin kul üzerindeki tecellisidir… Arif olan o anda ne yapması gerektiğini anlar … Tövbe ve İstiğfara sarılma vaktidir o an …. Kulun acziyetini anlama vaktidir… Ruhunun bir gün mutlaka kabz edileceğinin uyarısıdır..
 
Kabz halinin tam zıddı Bast halidir… Kainatta her şeyin bir zıddı olduğu gibi kabz ve bast halleri de birbirinin zıddı olup gece ile gündüzün birbirini takip etmesi gibi bunlarda birbirlerini takip eder…
 
Bast halinde sebepsiz yere çocuklar gibi bir neşe doğar içinize, havalarda uçasınız gelir.. O anda dünya batsa sanki sizin neşenizi bozamaz gibi gelir. Öyle bir neşedir ki bu sanki ruhunuzu melekut alemindeymiş gibi hissedersiniz.. Bast halinden kimse şikayet etmez. Çünkü neşe halidir o .. Bast halinde olan kişi bu halin tehlikelerini ne bilsin.. Değil mi ki Kabz hali gibi huzursuzluk vermiyor , insan onun tehlikesini göremez… Huzursuzluk vermediği içindir zaten insanın ondan şikayet etmemesi….
 
Arifler bast halinden kabz haline nazaran daha çok Allah’a (c.c) sığınır. Diyeceksiniz ki simdi azıcık neşenin zararı ne? Ama durum öyle sanıldığı gibi değildir… Bast hali edebin en cok terk edildiği andır… İnsanın kontrolünü en .ok elden bıraktığı andır… Kabz halinde urken insan, bast halinde ümit dolu olur… Ümidin haddi aşması halinde , insanda Allah (c.c) korkusu azalır… Bu nedenle bast halinde kabz halinden daha çok insnaın kendini kontrol etmesi gereklidir..
 
Kabz hali nasıl ki tövbe , istigfar ve hamd makamı ise , Bast hali de insanın sükür etmesi gereken makamdır..
 
İmam-ı Rabbani (k.s) hazretleri ;
 
”Kabz ve bast insanı uçuran iki kanat gibidir. kabz, (sıkıntı) hasıl olunca, üzülmeyiniz. bast hali gelince de sevinmeyiniz” demiştir.
 
Yani iki durumda da insnaın kendini kontrol etmesini öğrenmesi gerekir her ne kadar o hali yaşarken kontrol etmesi güç olsa da insan Allah’ın yardımı ile her iki makamın da hakkini verebilir..
 
Ibn Arabi k.s ise ”bast’ı, sufînin eşyayı kuşattığı, eşyanın sufîyi kuşatamadığı bir hal olarak görür. ”
 
Bu durumda olan sûfîye Allah (c.c), mahlûkla beraber iken bir genişlik verirken, içten kendisine ulaşmaya, yönelmeye bir kabz ihsan eder . Yani kabz hali kula Allah’a ulaşma isteği verildiği andır.
 
Kabz (iç darlığı) halindeki zaman dilimleri uzun ya da kısa sürebilir. Bu bazen Allah’tan uzaklaşma ile gelmiş bir küsuftur. Günah ile gelmişse, tevbe ve istiğfar ile süresi kısaltılabilir. Bazen çok uzun kabzlar ümitsizlik vesilesi olur, insan bu durumlarda adeta hiç ışık görmez. “Allahu yakbidu ve yebsut”  [Kabzı veren de, onu basta çeviren de Allah’tır] (Bakara 245) hakikatince, kabzın gelişi, süresi ve basta inkılâbı Allah’ın kudret elinde olan bir haldir,
 
İnsan, her şeye rağmen vefa ve sadakatle sürekli “Rahmet kapısına yönelmelidir. Kabzı da bastı da Allah’tan gelen bir imtihan gibi bilmeli ve yöneldiği o kapının tokmağını çalmaya ve eşikte beklemeye, iç daralmalara ve kalbi tıkanıklara maruz kaldığı dönemlerde de devam etmelidir.
 
Kabzdan kurtulma yollarından en evvel zikredilmesi gereken husus, ayet ve hadislerde ifade buyrulan husustur: İşlenen günahın, kötülük ve seyyienin hemen arkasında bir sevabın, iyilik ve hayrın yapılmasıdır. İnşallah, yapılan bu hayır o kötülüğü silip götürecektir.
 
İyi kullar mazhar oldukları bast karşısın da bile “Ben ne yaptım ki böyle bir mükâfat verildi” derler. Bu hali istidraç zannederek sıkıntıya düşerler.
 
“Biz sizi korku, açlık, mal, can ve ürünlerden eksiltmek suretiyle kesinlikle sınarız. Sabredenleri müjdele” (Bakara 155)
 
“Onlar başlarına bir felaket geldiğinde [Biz yalnız Allah’a aidiz ve ona döneceğiz] derler.” (Bakara 156)
 
“Rablerinin bağışlaması ve rahmeti onlara dır. Doğru yola ulaştırılanlar da onlardır.” (Bakara 157)