Vefa her kimseden kim istedim ondan cefa gördüm/Kimi kim bîvefa dünyada gördüm bîvefa gördüm. (Her kimden vefa istediysem ondan cefa gördüm; kimi gördüysem vefasız dünyada, onun vefasızlığını da gördüm) dese de büyük şair Fuzuli, vefa, insanın aramaktan vazgeçeceği, vefasızlık edeceği bir haslet değildir.
Mevlana Hazretleri vefayı şöyle tarif eder: “Vefa nedir, bilir misin? Vefa arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefa; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Vefa; ötelerin sonsuz mükâfatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır.” Vefa, insanın kalbinde, gönlünde olması gereken ulvi bir borçtur. Yapılan iyilikleri unutmamak, iyiliklerin hatırı için hataları görmemektir.
SEVGİYE VEFA KATMAK
Vefa sevgi eksenli bir duygudur; gönüllerde işler, sevgiyi ayakta tutar, bağlılığı artırır. Birbirlerini çok seven eşlerin sevgileri zamanla azalabilir. Çünkü sevgide karşılık bekleme vardır. Karşılık göremeyince sönebilir. Sevginin azaldığı dönemlerde vefanın devreye girmesi gerekir; girerse sevgi tekrardan canlanır. O nedenledir ki sevgi tek başına bir anlam ifade etmez; vefa ile beslenirse daim olur, değilse zamanla söner.
Eşlerinin vefa ile beslenen sevgiye ihtiyaçları vardır. Vefanın olabilmesi için de kalp ve gönül dünyasının olması gerekir. Bu yönleri olmayan veya eksik olanların vefadan bahsetmesi düşünülemez. Zira vefa, biraz da maneviyat eksenlidir.
KIYMET BİLMEKTİR VEFA
Vefa kadir ve kıymet bilmektir. Yaşanan olumsuzluklar karşısında pes etmemek, sonuna kadar direnmek, asla terk etmemektir. Bu da sevgi ve merhametle olur. Bu iki haslet bir gönülde birleşince vefa duygusu ortaya çıkar. Vefa duygusunu sinesinde taşıyanlar ancak kadir ve kıymet bilirler.
Hz. Eyyüb’un (as) hastalığı karşısında hanımının vefasını hatırlayalım: O azize kadın onca yıl eşinin o elim hastalığı karşısında hiç yılmadı, evlilik sözleşmesinde söz verdiği birlikteliğe sadık kaldı ve vefasını onca olumsuzluğa rağmen devam ettirdi. Aslında bu sadakat, her türlü sıkıntı ve musibetler karşısında birbirlerinin yanında olması gereken eşlere ne güzel bir örnektir. İşte bu yüzdendir ki vefa duygusunu işletenler kutsal bir müessese olan yuvalarını ayakta tutar ve hanelerini cennet köşelerinden bir köşeye çevirirler.
SÖZÜNDE DURMAKTIR VEFA
Ulvi bir gaye uğruna hayatlarını birleştirenler, dünya ve ahiret mutluluğu adına nikâh masasında verdikleri “İyi ve kötü günde beraberiz” sözüne sadık kalır, yapılan duaları göz ardı etmezler. Söz vermek, verdiği sözde durmak, yaptığı anlaşmaya sadık kalmak ahde vefadır. Ahde vefa; verilen sözün, yapılan anlaşmanın yerine getirilmesidir ve aynı zamanda bir Mü’min vasfıdır. Kur’an bu konuda şöyle der: “Onlar, ahitlerini yerine getirenler ve verdikleri sözü bozmayanlardır.” (Rad, 20).
Evliliğin kutsiyetine inanmış eşler, nikâhın ne manaya geldiğini, “evet” demekle nasıl bir mesuliyetin altına girdiklerinin şuurunda olmalıdırlar. Efendimiz “Şartlarına eksiksiz uymanız gereken en önemli sözleşme, eşinizle yaptığınız nikâh sözleşmesidir.” buyurarak, konunun önemine dikkat çekmiş, ailesi için vefanın en güzel örneklerini vermiştir. Öyle ki vefatlarından sonra bile hanımlarının dost ve arkadaşlarına karşı saygılı davranmış, onları gözetmiş ve ilişkisini kesmemiştir.
TERK ETMEMEKTİR VEFA
Vefalıların lügatinde terk etmek yoktur, hele ihanet asla! İhanet, vefa ikliminde barınamaz. Eğer barınıyorsa bu duygu yitirilmiş demektir. Eğer eşin çok şeylerden vazgeçerek, seninle hayatını birleştirme kararını almış, senin için yurdunu ve yuvasını terk etmiş, her türlü şartlarda beraber yaşamayı taahhüt etmiş ise bu, büyük bir fedakârlıktır, vefa gerekir. Bu duygudan mahrum olanlar bütün bu gayretleri bir çırpıda yok sayabilirler. Onun için vefa duygusu olmazsa olmazlardandır. Bu duygunun olmadığı bir hanede eşlerin birbirine güven duyması, hoşgörüyle davranması mümkün değildir. Dolayısıyla bu şekildeki bir anlayışla evlilik hayatının devam etmesi çok zordur.
ÜSTÜN MEZİYETTİR VEFA
Vefalı olmak üstün bir meziyet, vefalı eş de büyük bir nimettir. Yıllar geçse de verilen sözlerde sadık kalmak, karşılıklı vazifelerde kusur etmemek büyük bir meziyettir. Bu meziyetlere sahip olanlar evliliklerini mutlu bir şekilde yürütürler. Hayat yolunda takılıp kalmamak için daima vefa ile beslenen sevgiye ihtiyaç vardır. Yoksa yollarda takılıp kalmalar olur. Vefa duygusuyla yola çıkanlar yolda kalmazlar. Hayat yolunda karşılaştıkları badireleri beraberce göğüsleyerek aşarlar.
Eşler arasında vefa ve sadakatin azaldığı ve bu yüzden birçok ailenin yıkılmayla karşı karşıya geldiği günümüzde vefaya ne kadar muhtacız. Günümüzde, vefanın yerini maalesef vefasızlık aldı. Bu yüzden olsa gerek ki vefa, bir geçmiş zaman düşüncesi ve duygusu ya da bir semt adı olarak anılır hale geldi.
MEHMET TOY