Product Added to Your Cart

X
VIEW CART
CONTINUE SHOPPING

08

JUN'15
8 Haziran Peygamber Efendimizin Vefatı
 
Doğumu Peygamberimiz Fil vakasından 50 gün sonra, Rebiullevvel ayının on ikinci Pazartesi günü, tan yeri ağarırken, Mekke'de doğdu.
Ölümü Rasülallah (s.a.), 13 Rebiülevvel h. 11 (8 Haziran 632) pazartesi günü ruhunu teslim etti. Risaleti tebliği etmis, kendisine verilen emaneti en mükemmel bir şekilde yerine getirmiş olarak ömrünün 63'ünde Rabbimizin rahmetine kavuştu. 
 
 
Hayatında mühim hadiselerin meydana geldiği Pazartesi günü. Rebiülevvel ayının on ikisi. Böyle bir Pazartesi gününde mübârek gözlerini dünyaya açmıştı.
 
Bu gün de, Resûl-i Kibriyâ Efendimizin (a.s.m.) bir ara hastalığı hafifleyip kendine geldi.
 
Bu hafifliği hisseder etmez, yatağından kalktı. Hazırlıklarını yaparak Mescid-i Şerife teşrif etti.
 
O sırada Ashab-ı Kiram saf bağlayıp Hz. Ebû Bekir'in arkasında sabah namazını kılıyorlardı. Kâinatın Efendisi bu nurânî manzarayı görmekle son derece sevindi, hatta tebessüm buyurdu.
 
Kendileri de Hz. Ebû Bekir'e uyarak namazını edâ etti.
Resûl-i Kibriyâ Efendimizi, aralarında mütebessim bir sîma ile gören Sahabîler bütün bütün sıhhat buldu düşüncesiyle son derece sevindiler.1
 
Peygamber Efendimiz Hücre-i Saadetlerinde
 
Son günün sabah namazını Hz. Ebû Bekir'e uyup Ashabının arasında kılarak onları sevince garkeden Fahr-i Kâinat Efendimiz, namazın edâsından sonra yine Hücre-i Saadetine döndü. Yataklarına yattılar.
 
Bu arada kumandan Hz. Üsâme son defa kendisiyle vedâlaşmak üzere geldi. Resûl-i Ekrem, "Allah'ın bereketi ile artık hareket et!" buyurdu.2
 
Emri alan kumandan .Hz. Üsâme bin Zeyd doğruca ordugâha gidip mücahidlere hareket emrini verdi.
 
Hz. Ebû Bekir'in İzin İsteyip, Sünh'taki Evine Gidişi
 
Pazartesi günü, Hz. Ebû Bekir de, Fahr-i Kâinat Efendimizin durumunun bir ara iyileştiğini fark etmişti. Bunun için huzura girip, "Yâ Resûlallah! Allah'a hamdolsun! Onun lütuf ve keremiyle sağ salim sabaha çıktınız! Müsâade buyurursanız, Sünh'taki evime gideyim" dedi.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, "Olur" buyurdu.
 
Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir, Sünh'taki evine gitti.3
 
Müslümanlara Ve Ev Halkına Son Seslenişi
 
Son gün Pazartesi. Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübârek dillerinden şu cümleler dökülüyordu:
 
"Ey insanlar! Karanlık gece kıtaları gibi fitneler geliyor! Ey insanlar! Siz bana karşı hiç bir şeyle delil bulamazsınız! Zira ben, ancak Allah'ın Kitabı Kur'an'ın helâl kıldığını helâl, haram kıldığım da haram kıldım!
 
"Ey kızım Fâtıma! Ey halam Safiyye!
 
"Allah katında makbul olacak ameller işleyiniz. Bana güvenmeyiniz. Çünkü ben, sizi Allah'ın gazabından kurtaramam!"4 
 
Peygamberimiz (s.a.v.)in Hz. Fâtıma'ya Söyledikleri
 
Hz. Fâtıma, Resûl-i Ekremin hayatta kalmış olan biricik kızı idi. Kâinatın Efendisinin evlâd sevgisini kendisiyle tatmin ettiği tek evlâdı.
Hz. Fâtımatü'z-Zehrâ, güzel ahlâkta, yürüyüşte, oturuşta, kalkışta Peygamber Efendimize en çok benzeyen evlâdı idi.
 
Resûl-i Ekrem hastalığının son gününde bir ara biricik kızı, güzel ahlâk ve zerâfet timsali Hz. Fâtıma'yı yanına çağırdı.
 
Hz. Fâtıma gelince, onu sol tarafına oturttu. Ona gizlice bir şey söyledi.
 
Hz. Fâtıma'yı birden bir hüzün ve keder havası kapladı. Arkasından gözyaşları boşanmaya başladı.
 
Peygamber Efendimiz, sonra bu güzide kızına gizlice bir şey daha söyledi. Bu sefer, biraz evvel gözyaşı döken Hz. Fâtıma birden gülümseyip sevinmeye başladı.
 
O sırada orada bulunan Hz. Âişe, daha sonra bunun sebebini sorunca Hz. Fâtıma şu cevabı verir:
"Önce bana pek yakında dünyadan ve benden ayrılacağını söyledi. Bunun için ağladım.
 
"Sonra da 'Âilem içinde en evvel bana sen kavuşacaksın' deyince de sevindim."5
 
Ve Artık Son Anlar
 
Rebiülevvel ayının on ikisi, Pazartesi günü.
 
Güneş, batıya doğru kayıyordu.
 
Peygamber Efendimizin mübârek başları, Hz. Âişe'nin kucağında, göğsüne dayalı idi. Artık nefes alıp vermekte güçlük çekiyordu. Dili Allah'ı zikretmekle meşguldü: "Allah'ım! Beni, Refik-i A'lâ'ya* ulaştır" duâsını tekrarlıyordu. Bu esnada bile ümmetine irşadda bulunmaktan geri durmuyordu:
"Ellerinizdeki kölelerinize iyi davranınız! Namaza dikkat ve devam ediniz!"6 diyordu.
 
Bu hazin manzara orada bulunan Hz. Fâtıma'nın yüreğini âdeta dağlıyordu. Bir ara Resûl-i Kibriyâ Efendimizi bağrına bastı: "Vay! Babamın çektiği ıztıraba" diyerek gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı.
 
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, "Bugünden sonra baban hiç bir zaman ızdırap çekmeyecektir" buyurdu ve ilâve etti:
"Kızım! Sakın ağlama! Ben vefat ettiğim zaman 'İnnâ lillahi ve innâ ileyhi Raciûn' de."7
 
Hz. Cebrâil İle Hz. Azrail'in Birlikte Gelişleri
 
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, bu fani dünyada artık son dakikalarını yaşıyordu.
 
Bu esnada, Hz. Cebrâil Hz. Azrail ile birlikte geldi. Resûl-i Kibriyâ Efendimizin hal ve hatırını sordu. Sonra, "Ölüm meleği Azrail içeri girmek için izin ister" dedi.
 
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz müsâade edince, Hz. Azrail içeri girdi. Efendimizin önünde oturdu, "Yâ Resûlallah!" dedi, "Yüce Allah, senin her emrine itaat etmemi bana emretti. İstersen ruhunu alacağım. İstersen sana bırakacağım."
 
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz Hz. Cebrâil'e baktı. O da, "Yâ Resûlallah, Mele-i A'lâ seni beklemektedir" dedi.
 
Bunun üzerine Hâtemü'l-Enbiya Efendimiz, "Yâ Azrail! Gel, memuriyetini yerine getir"8 buyurdu.
 
Peygamberimiz (s.a.v.)in Rabbine Kavuşması
 
Mübârek başları Hz. Âişe'nin kucağında, göğsüne dayalı idi. Yanında su kabı vardı. İki elini suya batırıp ıslak ellerini mübârek yüzlerine sürdü. Mübârek dudaklarından "Lâ ilâhe İllallah" cümlesi döküldü. Sonra ellerini yüzünden kaldırdı. Gözlerini evin tavanına dikti. "Allah'ım! Refik-i Alâ" cümlesini tekrarlaya tekrarlaya altmış üç yaşında iken mübarek ruhu Refik-i Alâ'ya yükseldi.9
 
Tarih: Hicretin 11. senesi, Rebiülevvel ayının on ikisi, Pazartesi günü.
Milâdî 8 Haziran 632.
 
1. Sîre, 4:302; Müsned, 3:196.
2. Tabakât, 2:191.
3. Sîre, 4:304; Tabakât, 2:191.
4. Sîre, 4:303-304; Tabakât, 2:256; Taberî, 3:196.
5. Tabakât, 2:247; Buharî, 3:92; Müslim, 4:1904.
* Refik-i A'lâ; en yüksek makamlarda bulunan peygamberler cemaatı demektir.
6. Tabakât, 2:254; Müsned, 1:78.
7. Tabakât, 2:312.
8. A.g.e., 2:259; ibn-i Kesîr, Sîre, 4:550.
9. Tabakât, 2:229; Müsned, 4:89; Buharî, 3:96; ibn-i Kesîr, Sîre, 4:475.