Product Added to Your Cart

X
VIEW CART
CONTINUE SHOPPING

03

NOV'15
Teslimiyeti İsmail Olanın İmtihanı Bıçak Olsa Ne Olur
 
 
 
Güneşe çevirebileceği kadar gezegen, ağaca kaldırabileceği kadar dal, insana taşıyabileceği sayıda el takılmış. Devenin yükü ayrı, karıncanınki ayrı. Balığa uçmayı, aslana yüzmeyi teklif etmemiş.
 
"Allah hiçbir nefse gücünün yeteceğinden öte yük yüklemez.“ Bakara Sûresi 286. ayet 
İnsanlar yalnız: ‘İman ettik’ demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar? (Ankebut-2)
 
Gençken yapılan ameller altın değerindedir zira bu dönemlerde insanın çok kuvvetli iki düşmanı vardır. Bunların biri nefis diğeri şeytandır.. Nefis belası yüzünden hani derler ya gördüğüne aşık görmediğine bulaşık diye işte tamda bu haldeyiz. Bırak görüp istediği şeyleri artık duyduğu ve istediği şeylere dahi itaat eder olduk. Diğeri şeytan. Yaşlılardan ümidini kesen şeytan artık yalnızca gençlere musallat oluyor. Hz. Ali'nin de dediği gibi boş eve hırsız girmiyor.. Şeytan seninle uğraşıyor.
 
 
Neyi çok severseniz ve neye bel bağlarsanız, onunla imtihan olursunuz. Düşüncelerinize takılan ve aklınızı meşgul eden, geceleri uykularınızı bölen neyse, onunla karşılaşırsınız.
 
Hasretini çektiklerinize bir bakıverin. İsteklerinize ulaşmak için çabaladıklarınıza. Çabanız ne yöndeyse ona yönelirsiniz. Ve onunla da imtihan olunursunuz.
 
İmtihan edildiklerinize bir bakıverin, kayda değerse kaydetmeye devam edin yüreğinize. Lakin unutmayın, sizin kaydettikleriniz de kaydediliyor her an.
 
Hasretleriniz yakıyorsa yüreğinizi, değsin yüreğiniz yanmaya. Yangınlarınız nefsinizi de yaksın, sadece yüreğinizi değil. Kuruyorsa göz pınarlarınız ağlamaktan, yoruluyorsanız eğer beklemekten, ardınıza bir bakıverin. Uğruna ağladıklarınıza… Beklediklerinize…
 
Alçaltıyor mu sizi? Yüceltiyor mu? Korkmayın, sorun kendinize. Vicdan aynasına bakın, yüzleşin içinizle. Hatta kalbinizle, hatta gözlerinizle, hatta nefsinizle…
 
Değiyor mu acaba, ne zaman son bulacağı belli olmayan kısacık hayatınızda uğruna yandıklarınız? Değiyorsa bırakın varsın yansın ebediyen.
 
Hayatı Anlamlandırabilmek
 
Bir şeyler yaşanıyorsa şu kısacık hayatta, anlamlı olmalı, yaşanan her ne varsa. Anlam kazandırmak, aklımıza ve irademize bağlı. Aklın ve iradenin hakkını vermek bize bağlı. Yaşamak için yaşamamalı sadece, atılan her adımda O anılmalı, nefes alış verişlerimizi O’nunla değere bindirmeliyiz.
 
Hayatımızı değerlilerle değerlendirmek bizim ellerimizde. O’nu anmadığımız günleri yaşanmamış saymalıyız, O olmadıktan sonra yanımızda, ne kıymeti var alıp verdiğimiz solukların.
 
Hayatınızı kime adarsanız onunla fanileşir ya da ebedileşirsiniz. Karun parayı sevdi, Ebu Cehil kibri sevdi, Firavun zulmü. Kim neyi sevdiyse onunla yandı.
 
Şeytan gururu sevdi, gurur kovdurdu onu cennetten. Bir anlık hatasıyla kaybetti ebediyeti. Pişmanlığı fayda vermedi, konumunu kendi elleriyle yerle bir etti.
 
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) Allah’ı sevdi, hayatının odağında hep Rabbi vardı. Ve her adımında biraz daha zirveleştirdi O’nu Allah sevgisi.
 
Hayatımız bir emanet, suya kapılmış, yele savrulmuş, kuytularda unutulmuş bir hiç değil. Hayatımızı kıymetlendirmek bizim ellerimizde, kıymetlilerle beraber…
 
Ayağımız takılıyorsa taşa bir yerlerde, bir diken kanatıyorsa parmağımızı, sorgulamalıyız kendimizi. Gereksiz olan neye takıldım da şimdi ayağım taşa takılıyor diye.
 
Sizin Hayatınızın Odağında Kimler Var?
 
Şimdilerde çok daha farklı telaşlar var dünyamızda. Takip ettiğimiz yollar, özendiğimiz hayatlar, pek de cennete davetiye çıkarmıyor. Mal mülk biriktirme sevdası adına her şeyi mubah sayan aklımız, magazin sayfalarında, televizyon kanallarında ya da kahve köşelerinde aradığımız, heba ettiğimiz hayatımız, yakıp yıktığımız iç dünyamız.
 
Neye bağlanırsak onunla imtihan oluruz. Bağlandıklarımız bir şey ifade ediyor mu yarınımız adına? Yarınların güvencesi sadece bu diyarlar için mi geçerli! Ya ahiretin güvencesi ne olacak? Neye bağlanırsak, neyi takip edersek onunla karşılaşacağız. Peki, karşılaşacaklarımız bizi kurtarmaya vesile olabilecek mi?
 
Ne var hayatımızın odağında, kimlerle hem dem oluyoruz, O’nu hatırlatıyor mu dost bildiklerimiz? Attığımız adımların kaçı O’nun için? Yoksa biz sadece yaşamak için mi yaşıyoruz? Talip değil miyiz cennete? Talip değil miyiz henüz görmediğimiz fakat düşününce titrediğimiz Rabbimize?
 
Biz neye tutunduk kurtulmak için? İmtihanlarımız bizi O’na götürüyor mu? Yoksa uzaklaştırıyor mu? Yüceltiyor mu? Yoksa alçaltıyor mu?
 
Bugün sevdikleriniz, hasret çektikleriniz, yarın cehennemin alevleri arasından çekip alacaksa sizi sevmeye ve hasret çekmeye devam edin!